Sıradışı Özellikleriyle Kulağa Masal Karakterleri Gibi Gelen 9 İnsan!

Sıradışı Özellikleriyle Kulağa Masal Karakterleri Gibi Gelen 9 İnsan!

Tarih öyle değişik ve gizemli insanlara şahitlik yapmış ki okuduğunuz da ağzınız açık kalacak. Benim şahsen ilk kez okuduğum ve gördüğüm bu 9 insanı kısa bir süre aklımdan çıkartamadım ve çok etkilendim. Sizin de çok etkileneceğinizi ve beğeneceğinizi düşünerek PigmeLaf.com Sosyal İçerik Platformu‘yla da paylaşmak istedim…

 

Petrus Gonsalvus

1537’de Tenerife’de doğan bir bebek, sıradışı bir özelliğe sahiptir: Tüm vücudu kıllarla kaplıdır. Ebeveynleri bebeğin şeytani bir hastalığa sahip olduğunu düşünür ve 10 yaşına geldiğinde Fransız korsanlara satarlar. Korsanlar da bu ilginç çocuğu Fransız Kralı 2. Henri’ye götürürler. Kral, çocuğun hayli zeki olduğunu ve Fransızca’yı çok hızlı öğrendiğini fark eder. İyi bir eğitim almasını sağlar ve ölümünden sonra eşine, Petrus’a iyi bakmasını tembihler. Petrus, kraliçenin hizmetkarlarından olan güzel bir kadınla evlendirilir. Çiftin 6 çocuğu olur ve mutlu bir evlilik sürerler. Petrus, 81 yaşında vefat eder.

 

Francesco Lentini

1889’da İtalya’da doğan Francesco, ikiz kardeşinin vücudu anne karnında kendi vücuduna yapışınca, üç ayaklı olarak doğar. Her biri hayli sağlıklı olan 11 kardeşi bulunan gencin ailesi, kendisini büyütmeyi reddeder ve halasının yanına gönderirler. Halası da kendisine bakmaz istemez ve engelli çocuklar için yapılmış bir yetimhaneye gönderir.

O ana kadar dünyanın en mutsuz çocuğu olduğunu söyleyen Francesco, yetimhanedeki diğer çocukları görünce kendi rahatsızlığının o kadar da kötü olmadığını düşünmeye başlar ve en azından görüp duyabildiğini, konuşabildiğini düşünüp mutlu olur. Vücudunu öğrenmek için bisiklet sürmeyi ve futbol oynamayı öğrenir, 8 yaşında ABD’ye giderek sirkte çalışmaya başlar.

3 ayaklı bu gencin gösterileri hayli popüler olur. İnsanlara umut aşılamak için otobiyografisini yazıp gösterilerinde satmaya başlar. 30 yaşında ABD vatandaşlığı alır ve Theresa Murrey ile evlenerek 4 çocuk sahibi olur. Hayatı boyunca gösterilerine devam eder ve 77 yaşında hayata gözlerini yumar.

 

Christian Heinrich Heineken

Almanya’da doğan bu bebek, inanılmaz zeki olmasıyla ünlüydü. Babası bir mimar ve sanatçıydı, annesi ise kimyager ve sanatçıydı. Bebek henüz 10 aylıkken, konuşmayı öğrenmiş ve cümleleri tekrar edebilir hale gelmişti.

İnanılmaz güçlü bir hafızaya sahip olan bebek, henüz bir yaşındayken Yeni Ahit’in Latince versiyonundan alıntılar yapabiliyordu. 3 yaşına geldiğinde ise Danimarka tarihi hakkında detaylı bir konuşma yapabilecek hale gelmişti.

Ne yazık ki bu müthiş deha, çölyak hastalığı neticesinde 4 yaşında hayatını kaybederek, geride büyük soru işaretleri bıraktı…

Martin ve Anna Bates

Adeta bir dev olan Anna, 230+ cm boylarında olan bir kadındı. Henüz 15 yaşında, ortalama boydaki aile bireylerinin aksine 2 metreyi aşan Anna, 100 kg ağırlığına da ulaşmıştı. Bu devasa cüssesinin altında son derece zarif bir kalbe sahip olduğu söylenen Anna, 25 yaşına geldiğinde hayatının aşkını bulacaktı. Bu kişi de daha 14 yaşında 2 metre boya ulaşan, sirklerde çalışan Martin Bates idi.

İkili tanıştığında Bates’in 2.28m boyunda olduğu, Anna’nın ondan da uzun olduğu söyleniyor. Evlenen ikili, sirklerde beraber gösteriler yapmaya ve insanları etkilemeye devam etmiş. İki kez çocuk sahibi olan ikilinin ilk çocuğu doğumdan hemen sonra ölürken, diğeri ise sadece 11 saat yaşamış. İlk bebek 8 kg doğarken, ikincisi 10 kg olarak doğmuş. İkinci doğumundan 9 yıl sonra vefat eden Anna’nın ardından Martin, bir evlilik daha yaparak hayatına devam etmiş.

 

William Stanley Milligan

William Milligan, tam 24 farklı kişiliğe sahip olan ve bu kişilikleri birbirinden tamamen bağımsız olan bir insan. Kendi kişiliği hariç diğer 23 kişiliğini kontrol edemeyen ve fark bile edemeyen Milligan, ilginç bir hayat sürmüş. Bazı kişilikleri insanları kontrol ederken, bazı kişilikleri ise son derece içine kapanık, sessiz karakterlere sahipmiş. Bazı kişilikleri yıkıcı işler gerçekleştirirken, bazı kişilikleriyse insanlara faydalı işler yapmasını sağlamış.

William’ın zihnindeki bu farklı kişilikler arasında kadınlar, erkekler, yetişkinler, çocuklar, zeki ve daha az zeki insanlar, farklı aksanlara sahip insanlar olmak üzere pek çok kişilik bulunuyormuş. Bazıları uysalken, bazıları suça meyilliymiş. Bu nedenle kendisi mahkemelere bile çıkmış; fakat hapse atılmak yerine psikiyatrik tedavilere gönderilmiş. 10 yıl boyunca burada kaldıktan sonra iyileştiği gerekçesiyle taburcu edilmiş. Ardından küçük bir film şirketi kurup tek bir film bile çekemeden batırmış ve sonrasında insanlardan kopup kendi başına yaşamaya başlamış. 59 yaşında da hayata gözlerini yummuş.

 

Ella Harper

Normal dizlerin aksine tam tersi yöne dönmüş dizlerle doğan Ella, hareket etmek için el ve ayakları üzerinde ilerlemek zorunda kalan bir genç kızmış. 12 yaşında bir sirke katılmış ve “Develer gibi yürüyen güzeller güzeli bir kadın” olarak tasvir edilmiş. Bu işte, şimdinin parasıyla haftada 5000 dolar kazanmış. 16 yaşında sirki bırakıp okula başlamış, 35 yaşında evlenmiş ve hamile kalmış. Bebeği 1 yaşına gelmeden ölmüş. Ella da 51 yaşında vefat ederek çocuğunun yanına gömülmüş.

 

June ve Jennifer Gibbons

June ve Jennifer, 1963’te Barbados’ta doğan iki ikiz kız. “Sessiz İkizler” olarak bilinen kızlar, birbirleri hariç hiçbir insanla ömür boyu konuşmamışlar. Hatta bu yüzden ailesi bile kızları yıllarca konuşma engelli sanmış; fakat daha sonra kızların sadece kendilerinin anladığı bir dilde konuştuklarını fark etmişler. Kızları ayırıp farklı okullara göndererek insanlarla iletişim kurmaya zorlasalar da, işler kötüye gitmiş. İkili eve geri döndüğünde, dünyadan kendilerini iyice soyutlamış.

Bütün zamanlarını odalarında harcayan ikizler, burada şiirler ve hikayeler yazmışlar. Bu hikayelerde insanların suçlarını konu alıyorlarmış. Sonraları kendileri suç işlemeye başlamışlar. Yakalanınca hakim tarafından psikiyatrik tedavi görmelerine karar verilmiş. Ayrı odalarda tutulan kızlar, buna rağmen birebir aynı hareketleri sergiliyorlarmış. Marjorie adlı bir gazeteci kızlar için 11 sene mücadele etmiş ve sonunda normal bir hastaneye kaldırılmalarını sağlamış.

Yeni hastanelerine götürülmeden önceki günde ikizlerden Jennifer, Marjorie ile konuşmuş ve “Ölmek zorundayım, böyle kararlaştırdık” demiş. Bu cümlesinin ardından da kısa bir süre sonra gerçekten de vefat etmiş. Gazeteciye göre bunun nedeni, kızların özgür yaşayabilmesi için birinin kendi hayatını feda etmesi gerekmesiymiş. Çünkü ikisi de birbirlerini çok seviyor, fakat aynı zamanda da nefret ediyorlarmış.

Jennifer’ın ölümünden sonra June, akrabaları ile konuşmaya ve hatta yardım etkinliklerinde görev almaya başlamış.

Sinem Sarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir