Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı Doğumunun 154. Yılında Saygı ve Sevgi ile Anıyoruz

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı Doğumunun 154. Yılında Saygı ve Sevgi ile Anıyoruz

Hüseyin Rahmi Gürpınar 17 Ağustos 1864’te İstanbul’da doğdu. Çok küçük yaşta annesini kaybeden H. Rahmi babasının yanına Girit’e gönderildi ve orada ilkokula başladı. Babasının yeniden evlenmesi üzerine altı yaşında İstanbul’daki anneannesinin yanına döndü, eğitimine burada devam etti.

İlk ve orta öğrenimi tamamladıktan sonra tarihçi Abdurrahman Şeref Beyi’in himayesiyle Mekteb-i Mülkiye’ye girdi. İkinci sınıftayken ciddi bir hastalık geçirir ve öğrenimini yarıda bırakır.Çeşitli devlet dairelerinde çalışan Hüseyin Rahmi yaşamı boyunca hayatını kalemiyle kazanmaya çalışır. Annesinin ölümüyle başlayan, babasından ayrı kalmasıyla devam eden, büyük annesi ve teyzelerini de yitiren yazarın kişiliğinde belirgin olarak hissedilir. Bu kayıplar yazarın eserlerini de etkilemiştir.

Hüseyin Rahmi çocukluğunda yaramaz olmasına rağmen zaman geçtikçe içine kapanır. Büyükannesi, teyzeleri ve dadılarla yaşamasının etkisiyle bazı davranışlar edinir. Kadınlarla dolu bu evde nakış işlemeyi, dantel örmeyi, yemek yapmayı, müziğe, estetiğe derin bir sevgi beslemesi öğrenir. Romanlarında yazdığı kadın karakterlerin iç dünyasını bu kadar iyi anlatması çocukluğunu geçirdiği ortamdan kaynaklanıyor denebilir.


Çocukluk yıllarında özenti olarak başlayan örgü ve dantel merakı Gürpınar’da ilerleyen yıllarda yalnızlığını gidermek, sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüşür. Yazarın kendi yaptığı işlemeler ve danteller şimdi müze olan Heybeliada’daki evinde sergilenmektedir. Yemek yapmayı seven yazarın reçel ve dondurma konusunda uzman olduğu söylenir.

Biz de Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı doğumunun 154. yılında eserlerinden alıntı yaparak anıyoruz.

1-Ana, babalar, evlatlarına her şeyi buyurabilirler; ama filanı sev, falanı sevme, diyemezler. Çünkü deseler de etkisi olmaz. Gönül duyguya bağlıdır; buyruğa değil.

2-Acaba niçin yazıyoruz? Niçin yazacağız? İnsanların zihniyetlerini düzeltmek için mi? Heyhat!.. Onların çoğu tedavi kabul etmez surette budaladırlar…

3-Çıldırıp tımarhanede iyileştirildikten sonra çıkan Charles Lamb adında bir şair şu satırları yazıyor : “Tımarhanede geçirdiğim günler hayatımın imrenilecek en mutlu ve en neşeli anlarıdır. Eğer ömrünüzde hiç deli olmamışsanız bütün fantezilerinize uymaktaki o sevinci, tadı, o büyüklüğü, o iç açıcılığı duyamamışsınızdır.”

4-Anlayamadık… İnsanlık, kardeşlik sevgisinin samimi lezzetini tadamadık…

5-Herkesin sevme tarzı bir olmaz. Gönül eğlendirmek var; içten sevenler var. Sevdadan çıldıranları, varını yoğunu yitirenleri, kendisini kıranları inkar edebilir miyiz?

6-Birbirini gülerek aldatan dost yüzlü düşman, bu sahtekâr insanlar arasında ben nasıl yaşayacağım.

7-İnsan da tıpkı bir dikiş makinesi, bir otomobil gibi bozuluyor. Birdenbire nereden geldiğini bilmediğiniz bir darbeye uğruyorsunuz. Ufak bir baygınlıktan sonra kendinize geliyorsunuz. Fakat bir de bakıyorsunuz ki hiç o eski adam değilsiniz.

8-İnsanlar, vicdanın varlığını kendilerinde yoklamazlar, her vakit karşılarındakilerde ararlar. Bulamayınca, kızarlar, ifrit olurlar.

9-Güzel veya çirkin yaratılmak hususunda bizim kararımız yok ise de güzel ahlak ve tavra gayret edebiliriz.Yalnız güzellik para etmez. Tavır ve hareket güzelliği ile o güzelliğin kıymetini kat kat artırmak lazımdır.

10-Bu evrende, kötüye kullanınca hangi yararlı şeyler zararlı olmazdı?

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı doğumunun 154. Yılında saygı ve sevgi ile anıyoruz.

Kbuse

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir