Yeni Gerçekçiliğin Çarpıcı Örneği Yeniden Cannes’da

Yeni Gerçekçiliğin Çarpıcı Örneği Yeniden Cannes’da

Başka çarem yoktu suçluma dönüşmekten başka…

Sinemada sürekli iki görüş arasında kaldık; sinema ya gerçekliği olduğu gibi yansıtmalıydı ya da gerçeklik kurmacayla harmanlanmalıydı.
Kimilerileri gerçek hayat sıkıcı, ondan kaçmak isteyenler kendini sinemada bulur dedi. Kimileri ise sinema gerçekliğin ta kendisi ve onu olduğu gibi yansıtmalı dedi.
Derken biz iki görüşün de en iyi örnekleriyle karşılaştık. Bunlardan en bilineni yeni gerçekçiliğin adeta tanımı olan “Bisiklet Hırsızları”

Sinemada yeni gerçekçilik akımı neydi? Tamamen amatör oyuncuların kullanıldığı, konuşmaların kurguda eklendiği, stüdyolardan çıkılıp sokakların ön planda olduğu ve yalın bir kurgunun kullanıldığı bir akımdı. Kısacası kendi gerçekliğinizin içindeydiniz.
Tam da bu noktada senaryosunu Cesare Zavattini‘nin yazdığı, Vittorio De Sica‘nın yönettiği 1948 İtalya yapımı Bisiklet Hırsızları da bize gerçekliği olduğu gibi yansıtıyor.

Öylesine yalın öylesine hisli

Savaşın getirileriyle gelen işsizlikle birlikte Antonio nihayet iş bulmuştur. Ama o işi almasının tek bir şartı vardır. – O da bir bisiklete sahip olmak.
Maalesef Antonio ve ailesi gibi bazen bir şeylere sahip olduğunuz günle kaybettiğiniz gün aynı gün olabiliyor. Antonio da herkes gibi ailesine yetebilmek adına elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Okuduğum bölümün ilk yıllarında bu filmi izlemem gerektiği söylenmişti. O zamanlar yeni yeni eski yılların filmlerini izlemeye başlamıştım. Açıkçası bazı filmleri izlemek fazla kolay olmayabiliyor; bu filmi de acaba öyle mi diyerekten tereddütlü izlemeye başlamıştım. Fakat öylesine yalın öylesine hisli bir filmdiki hala başımı her kaldırdığım an duvarımda onu görüp anımsıyorum.

Nitekim birçok sahnesiyle yoksulluğa, çaresizliğe ve her şeye rağmen hayata direnen bir babaya vurgu yapan film tam iki yıl süresince restore edildi. Ve 71. Cannes Film Festivalinde gösterime girecek.

– Bir baba ne ister? Belki de bir gün bile olsa cebinde ki parayı düşünmeden “diğer insanlar gibi” çocuğunun canı ne istiyorsa yedirebilmek.

Bedista

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir