Kelimeler Albayım Bazı Anlamlara Gelmiyor: Tehlikeli Oyunlar

Yazdığı dönemler kıymeti bilinmemiş, sonrasında ise, ölümünden sonra değeri anlaşılmış onlarca yazardan biri Oğuz Atay.
Son dönemlerde dizilerde sözleri kullanıldıkça daha bir farkına varıldı, daha çok merak edildi, daha çok okundu.
Albayıyla, Olric’iyle dillere pelesenk oldu.
Tehlikeli Oyunlar, ilk baskısını 1973 yılında Sinan Yayınları‘ndan yaptı.
1984 yılının Eylül ayında Cevat Çapan kitap için yazdığı önsöze; ‘Ey Sevgili Okur, şu elinde tuttuğun Tehlikeli Oyunlar’ı okumak üzere olduğun için seni ne kadar kıskandığımı açıklamakla başlamak istiyorum bir solukta yazıp bitirmek istediğim bu önsöze. Niçin mi kıskanıyorum seni? Heyecan ve serüven dolu bir yolculuğa benzeyen bu okuma uğraşıyla ilk kez karşı karşıya olduğun için elbet.’ diye başlıyor.
Oğuz Atay’ın cümleleri, uzun, soluksuz hatta biraz da karmaşık. Ama kitaba başladıktan çok kısa bir süre sonra hemen alışıyor, etkisine kapılıyorsunuz.
[WPGP gif_id=”1994″ width=”600″]
‘Sevin’e’ ithaf edilen Tehlikeli Oyunlar’ı okurken neredeyse her cümlenin altını çizmek istiyor, o cümleyi yanınızdan ayırmak istemiyorsunuz.
Her sayfasında kurşun kalem izlerinin olduğu kitabı bir kez daha okurken altını çizdiğim bazı cümleleri sizlerle paylaşmak istedim. Ve şimdi sizi Tehlikeli Oyunlar’dan 30 harika alıntıyla sizleri baş başa bırakıyorum.
[WPGP gif_id=”1996″ width=”600″]
1-Oynayalım albayım. Tekrarlara düşmekten korkmadan oynayalım. Asıl, tekrarlara düşelim ki, içimizi kemiren şeytanı her fırsatta rezil edelim. Hemen başlayalım. Yazalım albayım. İşte kalem, işte ıstırap albayım. (Syf.262)
2-Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi zaten bir türlü kavrayamam. Mesela, karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur, albayım? Siz hiç görebildiniz mi? (Syf.33)
3-Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç, amcası. (Syf.114)
[WPGP gif_id=”1998″ width=”600″]
4-Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, ‘Yahu insanlık öldü mü?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. (Syf.255)
5-İnsanlardaki zavallılığı, önce çocuklar seziyor galiba. Delileri de önce onlar kovalar. (Syf.35)
6-‘Bizi bir de bu acımak mahvediyor albayım,’ dedim. ‘Başkalarına acımakla başlayan bu tehlikeli duygu, her zaman kendimize acımakla son buluyor. Kendimize acımaktan, başka işlere zaman kalmıyor.’ (Syf.412)
[WPGP gif_id=”2000″ width=”600″]
7-Kendini unutma, kendini unutma, düşün, karşındakine kapılma, önce duymamış gibi yap, acelesi yok, bazı şeyler de bırak kaçsın, yeni bir ülkedesin fırsatı kaçırma. Hayat talimlere benzemiyor albayım. Gerçek mermiler, insanı yaralıyor. Ha-ha. (Syf.284)
8-Bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. Ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. (Syf.160)
9-Yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. İnsan, sevdiğini üzmek pahasına ondan yararlanmağa çalışıyor. Bu arada benim gibi, aşağılık durumlara düşüyor. Çünkü neden? Çünkü yalnızlık ve karanlık onu vahşileştiriyor. Gün ışığına ve insana alışamıyor. (Syf.259)
[WPGP gif_id=”2002″ width=”600″]
10-Ben bugüne kadar hiçbir ıstırabımı bilinçaltına itmeyi başaramadım. Bu yüzden çok boş kaldı orası. (Syf.332)
11-Siz yabancı değilsiniz; bazı duygulu anlar geçirdiğimi itiraf edebilirim size. Fakat göz göze gelerek el ele tutuşmak da tehlikeli oluyor. Bu yaştan sonra deli derler adama: Çocuklar peşimize takılır sonra. (Syf.257)
12-Oysa ben sizi hep beğenirim; ellerimi acıtıncaya kadar alkışlarım sizleri. Benim gibi seyirci bulamazsınız. (Syf.149)
[WPGP gif_id=”2008″ width=”600″]
13-Ağzının, güzel dudaklarının kenarında bir gülümseme yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun. Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. Oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini. Ben, kanımı damla damla süzerek veriyorum. (Syf.158)
14-Siz bilmezsiniz albayım: İnsanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu. (Syf.257)
15-Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh’un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız ki benden bahsedin. (Syf.316)
[WPGP gif_id=”2006″ width=”600″]
16-Bu kalbin, birini sevmeğe ihtiyacı vardı. Ve sen bunu anlamadın. Ve bana eziyet ettin. Ve eziyet ettiğini bilmedin. Göz yaşımı silmedin. (Syf.90)
17-Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor. Bu karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. (Syf.335)
18-Ölmek üzere olan bir insan korkmamalı. Ölmek nedir? Yaşayabileceğini hayal ettiğim olayların bitmesidir ya da insanın öyle sanmasıdır. (Syf.399)
[WPGP gif_id=”2010″ width=”600″]
19-Derler ki tarla kuşu bütün gece öttüğü zaman, tarla faresi bütün ihtiyatı elden bırakır ve yuvasından çıkarmış. Ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. Ve sonra bütün hayallerimi yıktın. (Syf.91)
20-Yatağa uzandı, ülkesini ve çocukları düşündü. Bu ülkede çocuklara yer yok. Başka ülkelerde varmış, her tarafı yeşil ülkelerde. Biz, büyük bir sabırsızlıkla çocukların büyümelerini bekliyoruz. Onların kafalarına vuruyoruz, adam olmaları için. Seniyezitseni olarak görüyoruz onları. Kafalarını tıraş ediyoruz çabuk büyüsünler diye. (Syf.114)
21-Uzun ve durgun bir yaşantı için aklımızı koruyalım. Çünkü Sevgiciğim, sen de biliyorsun ki, en büyük hazinemiz aklımızdır. (Syf.397)
[WPGP gif_id=”2012″ width=”600″]
22-Hikmet’e göre ülkemizde herkes aklını oynatmış; memleketin, İsviçre’ye tedavi için gönderilmesi icap ediyormuş. Ancak oradaki doktorlar anlar, diye tutturuyor. (Syf.73)
23-Ne karanlık ruhun var yahu Hikmet! Biraz pencereni aç da içeri temiz hava girsin. (Syf.93)
24-Sevgi, buhranlarımı senden saklamak istemiyorum artık. Bana bir çay pişir. Bırakalım her şey kendi kendine düzene girsin: Yavaş yavaş soyunalım. Bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım. Bırakalım zaman her şeyi halletsin. Bu söz bize korkunç gelmesin. Aynı ırmağa bir kere daha girelim. Acele etme, çay kendi kendine demlenir. (Syf.396)
[WPGP gif_id=”2014″ width=”600″]
25-Huzurumuz var da denemez. Vaktimiz bol olduğu için, bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece. (Syf.74)
26-Çünkü sizi seviyorum Bilge. Bütün hayatımı, hayır bütün hayatımın sadece güzel oyunlarını, yerdeki terliklere doğru çekingen hareketler yapan ayaklarınızın dibine seriyorum. (Syf.158)
27-Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. (Syf.383)
[WPGP gif_id=”2016″ width=”600″]
28-Sancı falan da çekme olur mu? Dünyada yeteri kadar acı var zaten. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Yavaş yavaş doğur olur mu? Çok yavaş seviştiğimiz bir günün sonunda hamile kalırsan bütün bunları başarırız belki. Çocuk da yavaş ağlasın. Yorgun yaşayalım dünyayı. Yorgun bir aşk olsun ilişkimiz. (Syf.397)
29-Sevmesini bilmeyenler, kaderlerine razı olmalıdırlar. (Syf.393)
30-Eyvallah, beni okumayı sakın ihmal etmeyin, bütün kitapçılarda bulunuyorum, bu herif de ne konuştu -deli midir nedir, böylesini hiç görmemiştim şekerim, adam bir türlü susmak bilmiyor- demeyin arkamdan olur mu? (Syf.319)
[WPGP gif_id=”2018″ width=”600″]