İstanbullu Gelin: Kale Düştü,Bayrak İndi
İstanbullu Gelin 43.Bölüm analizimize hoş geldiniz efendim. Bu bölüm biraz geçiş bölümü gibiydi sanki ya da bana öyle geldi bilmiyorum. Ama yine de kaoslarımız, kavgalarımız eksik olmadı tahmin edersiniz ki. İsterseniz gelin şöyle ufak bir son bölüm turumuza başlayalım…
1- Reyhan’ın Çaresizliği
Evet, Reyhan Adem’e göre çok büyük bir hata yaptı biraz bu durumu hak etti ama keşke bir kere görüşseydi ya ne bileyim Reyhan’ı da pek sevmem ama böyle görünce bir üzüldüm ana sonuç olarak ☹ Reyhan Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde ama maşallah zehir gibi hiçbir ilacı içmeden hastane görevlilerini de ayarlayarak hastaneden kaçtı bu bölüm. Adem tam düzeliyor, kendini ikinci hayatına hazırlıyor derken bu durum pek iyi olmadı sanki. Önümüzdeki bölümlerde Adem’i sarsıcı durumlar bekliyor, hadi bakalım.
2- Bir Elin Nesi Var, Dört Elin Sesi Var!
Biraz değişik bir başlık oldu ama Boran Kardeşlerden bahsettiğimi anlamışsınızdır herhalde. Faruk Boran Adem’e büyük bir adım atarak artık kardeşliğin temeli kurdu. Ona bir barış adımı attıktan sonra sazcısını, darbukacısını, etini, mangalını alıp yeni kardeşine moral için geldi. Gelirken de benim best kardeş gördüğüm Osman harici diğer Boranları da alarak vur patlasın çal oynasın felekten bir gece çaldılar. Adem pek onlara dahil olamadı gibi ama kendi ruhsal problemlerinin ötesinde pek bu durumu idrak edemedi gibi geldi bana. Ama o Can’a Faruk’un adımı için “nerdeyse inanacaktım ya” ayağı yaptı ama içinden inandın yeme şimdi bizi Adem Boran. He bu arada senaristler mektuptaki Adem-Fatih karmaşasını bu bölüm Faruk’u bilgilendiriyor gibi yaparak bizi bilgilendirdiler. Pek inandırıcı gelmedi gibi bana ama neyse.
En best kardeş Osman’ın yurtdışına taşınma kararı beni çok üzdü. Ama garibim ne yapsın el gibi kaldı kendine başka çıkar yol bulamadı. Tabi bunu isteyerek yapmasa da ilk Süreyya’ya söylemesi biraz manidar oldu. Duyduklarına sevindin mi Faruk Boran? İnşallah pişmanlıktan sürünürsün ☹
3- Süreyya’nın İçindeki ‘Süreyya’
Süreyya’nın Dilara ile kavgası gün geçtikçe alevlenirken herkesin daha doğrusu Dilara’nın içinde kalanlar bir bir gün yüzüne çıkmaya başladı. Hatta tabir-i caise Dilara içindekileri kusmaya başladı. Süreyya’yı çok sevdiğimden Dilara’ya pek objektif bakamasam da ben bile bu bölümde Dilara’nın zehrini kustuğu şeylerin çok haklı olduğunu düşündüm. Evet ikiside çok zor zamanlar geçirdi, Süreyya bebeğini kaybetti, sevdiği adam tarafından kandırıldı ve kaçıp Prag’a gitti. Dilara evlendiği günün gecesinde ‘Boşanıcam’ diye haykırırken üç bölüm sonra dayak yemeye başladı. Belki Süreyya’ya anlatmadı Süreyya nerden bilebilirdi ama Süreyya hep çok meşguldü. Esmayla derdi vardı,Farukla derdi vardı, Canla uğraşıyordu bir yandan Begüm Emir derken Süreyya hep çok doluydu ve arkadaşının gözünün önünde kötü olduğunu gördüğü halde ‘Anlatmanı bekliyorum’ diyerek kenara çekildi. Hangi kadın dayak yediğini bu kadar rahat karşı tarafa anlatabilir ki ve o karşısındaki evliliğinde mutluluktan uçuyorken nasıl az da olsa ukte etmez ki. Bu konularda Dilara’yı biraz haklı görebilirim. Ama çözmeleri gereken büyük sorunlar var. Bunlardan dolayı ortaklıklarını bozmaları biraz saçma ve fevrilik.
Gelelim Süreyya’nın gerçek Boranlığına… Süreyya, Boran olduktan sonra Esma’nın da söylediği gibi tam nefret ettiği bir Boran oldu. Her anlamda. Sahnede şarkı söylerken ışıldıyordu şimdide ışıldıyor ama eski Süreyya gibi değil, yeni Süreyya olarak. Bu konuda Can’ın dedikleri de bir nevi çıkıyor gibi. Ama bunun en başından böyle olacağı belliydi. Faruk her zaman baskın bir karakterdi ve Süreyya’yı sevimlilikle belki de cinsellikle atlattığını ama Süreyya’nın artık bir noktada patlayacağını tahmin ediyordum. Ama bence çok geç kaldı bu durum için.
Bölümün başında isyan etti, bölümün sonunda davulla zurnalı sarhoş gelen adama dayanamayıp sustu. He o andan dolayı sustu ama ilerleyen bölümlerde yine aynı konuyu açtığında aynı tepkiyle karşılaşacağını düşünüyorum… Faruk Boran çok zor değişir. Ama sen de Süreyya Boran’sın Faruk’u değiştirsen değiştirsen sen değiştirirsin, hadi bakalım.
4- Minnoş Tatilciler
Evdeki kaostan ve üzüntüsünden kaçıp giden Esma’yı Garip kolları açık bir şekilde bekliyordu tabi. Birlikte ufak bir kaçamak yapmak için otele gittiler. İlk sıkıntıları farklı oda olmayışından çıktı hadi onu Garip’in şirinliğiyle atlattılar bu seferde Bursa’nın en dedikoducu kadınına yakalandılar. Tam Esma arkasına bakmadan kaçacak derken Garip’in koluna girip selam vermeye götürdü. İşte tam da Esma Sultan’a yakışır bir hareketti, valla helal olsun! Yan yana aynı yatakta yatmaları hatta yatamamalarına ise gülmekten öldüm. Nasıl tatlısınız öyle siz ya. Aman maşallah maşallah. Esma’nın her gece zor uykuya daldığını sabaha kadar yatakta dönüp durduğunu söyledikten sonra Garip’i dinlerken hemen uykuya dalması…Ben boşluk bırakıyorum siz tamamlayın ☹
5- Bölümün Kazananı İpek Boran
Mini başlıktan da anlayacağınız gibi İstanbullu Gelin’in son bölümünün kazanını İpek Boran oldu. Kendisi geçen bölüm Esra’yı abisiyle tehdit ederek Alanya’ya yollamaya mecbur bırakmıştı. Bu bölümde zaferini kendi gözleriyle görebilmek için biricik kocası Fikret’in yanına geldi. Keyif kahvesini içerken kocasının gözünün önünde yıkılışını izleyerek zevk aldı. Esra’nın ‘gılgamış’ niteliğindeki mesajı Fikret’i yerle bir ederken yeterli olmayacak ki peşinden kalkıp Alanya’ya gitti. Ama karısını çok iyi tanıyan bir Boran olarak bunun altında İpek olduğuna %100 emindi. Ta ki Esra’yla karşılıklı görüşene kadar. Kendisini aralarındaki ilişkinin bu kadar anlamlı ve özel olmadığına ikna eden Esra’nın karşısında gerçekten minicik kaldı. Sevgiye ve ilgiye açlığından böyle olduğunu düşünerek kendini yine sevgiye layık olmayan bir insan olarak nitelendirdi. Yapma be Fikret’im kıyamam öyle değil sadece İpek çok yanlış bir insandı, başlangıç kötüydü yani. Ama Esra’nın Fikret’e “ Sen yıllarca sevdiğin kadına bir anda aşık olmadığını anladın sana nasıl güvenebilirim ki” tarzı cümlesin de hak vermedim değil… Evet Fikret başından beri İpek’in ona olan yaklaşımını biliyordu ve kendini kandırıyordu ama bazı şeyler kendini kandırmakla olmuyor Fikret Boran görmüş oldun.
İpek zaferini kutlarken Ada’nın bir türlü inmek bilmeyen ateşiyle kendini hastanede buldu. Ve Ada’nın kan kanseri olma ihtimalinin olduğu ortaya çıktı. Evet Ada bebişe şahsen ben çok üzüldüm hatta İpek için bunun bir sınav olacağını düşünüyorum ama doktorun ‘Kardeşi olsa şüphe etmezdim’ dediği cümlede bir “Heeee öyle mi? ” oldum. Yapmayın ama ya lütfen. Diziyi uzatmak için Esra’yı hamile bırakıp Ada için o çocuğa muhtaç bıraktırmayın lütfen bu klişeden uzak durun. Bakın ben her Cuma İstanbullu Gelin’i izlemek için dört gözle bekleyen izleyici kitlesindenim ama bu şekilde uzayacaksa ben bu sezon bitmesini isterim. En azından tadında bitti derim. Lütfen!
Haftaya İstanbullu Gelin 44.bölümde görüşmek üzere…