İstanbullu Gelin: İnsanın Kendini Tanıması Bir Ömür Sürer
İstanbullu Gelin 45.bölümden merhabalar. Bu bölüm öylesine sakin ve huzur veren bir bölümdü ki ekran karşısında izlerken gevşedim resmen. Bölüm tam olarak Adem bölümüydü. Başlığımızda Adem’in psikoloğu İdil Hanım ile olan konuşmasından ufak bir kesit. İsterseniz gelin hep birlikte şöyle bir 45.bölüm analizi yapalım…
1- Adem’in Gelişimi
İstanbullu Gelin’in geçtiğimiz bölümün sonunda Adem ve Faruk’u sarılarak ağlarken bırakmıştık, hatırlarsınız. Bu bölümü de Adem’in çocuk gibi sevinciyle karşıladık. Faruk’un annesinin olayını kimseye söylememesinin üzerine bir de kendilerini “geleneksel yaza merhaba aile pikniğine” çağırmasıyla gözleri gülümsedi. Şöyle bir dışardan baksan dersin ki ‘koca koca kaç yaşında adam bir piknikle mi yani bu kadar mutlu oldu’ ama oluyormuş. O adam çocukluğunu yaşayamamışsa hep ezilerek dayak yiyerek büyüdüyse oluyormuş gerçekten.
Adem’in mutluluğu devam ederken iş birlikçisi Can’da boş durmayarak gazlamaya başlamıştı ki baktı Adem’den bir değişiklik var. Sanki artık dedikleri işlemiyor. Artık anladık ki Adem cidden değişmeye başlıyor. Karşısındaki kişilerin dediklerine direkt inanarak ve bahsedilen kişi için sinirlenerek değil, kendine olan davranışlarıyla yorum yapmaya başlıyor. (Psikolojik destek alma yararları vol.56155)
2- “Sarılsa da Kırık İyileşmek İçin Zaman İster”
Başlıktan da anlayacağınız gibi Osman ve Faruk’un beklenen konuşması bu bölüm sonunda gerçekleşti. Başlıktaki cümle tabi ki ve tabi ki Osman’a ait. Süreyya’ya olan hislerini ve olan durumu o kadar güzel bir şekilde ifade etti ki, Osman’ı bu sahnede bir kez daha sevdim. Daha önceki bölüm analizlerimde bahsettiğim ve tahmin ettiğim gibi Osman’ın Süreyya’ya duyduğu his aşk değil hayranlık. Kendisi de bu durumun böyle olduğunu hatta Süreyya’nın Boran Ailesinin başına gelen en güzel şey olduğunu söyledi. Ama tabi ki abisine kırgın. Çünkü abisi ondan şüphe duydu. Ama dediği gibi zamanla iyileşecektir, eminim.
Osman demişken bahsetmesem olmaz. Osman ve Burcu sonunda nişanı attı. Burcu’nun sanki ilk kez elini yüzünü yıkıyormuşçasına o anı hatırlaması flashback etkisi yarattı. Ve Osman ile belki de ilk kez bu kadar açık bir şekilde konuştu. Burcu’yu ilk gördüğüm andan beri sevmiyorum ama Osman ile yaptığı konuşma sonrası ciddi anlamda üzüldüm. Aslında İstanbullu Gelin ekibinin yaptığı şey de tam olarak bu. Bir bölüm önce Adem’e ya da Burcu’ya kızarken bir bölüm sonrasında onların mutlu olmasını canı gönülden isteyebiliyoruz. Ya da dizinin iyilik meleği timsali Süreyya bile hiçbir zaman hatasız değil. Çünkü onlar da bizim gibi insan. Dizi karakteri diye hiçbiri kusursuz değil.
3- Mutlu Çiftler Mutsuz Çiftlere Karşı ?
Adem’in en başta çekine çekine girdiği aile pikniği Emir’in önderliğinde ‘Sessiz Sinema’ festivaline dönüştü. Fikret ve Dilara’nın arasındaki tatlı sürtüşme de gerçekten hoşuma gitti. Sessiz sinema için takım belirlerken Adem’in bir köşede “Ben daha önce hiç oynamadım ki” demesi içimi sızlattı. Bu cümlenin içinde çocukluğunu gördüm Adem’in. Daha doğrusu hiçbir zaman gerçek anlamda çocuk olamayışını. Ama kendini iyi adapte ederek hızlı bir giriş yaptı. Her ne kadar “Üvey Annem Bir Uzaylı” filmini anlatamamış olsa da “Vahşi Cazibe” filmini anlatırken oldukça iyiydi. ??
Ufak bir ayrıntı olarak bahsetmek gerekirse sessiz sinema oynarken çocuklarını izleyen Esma’ya bayıldım. Hepsinin mutluluğunu tek tek gözlemlerken oğullarından sonra Süreyya’yı da izlemesi gözden kaçmadı ve bu duruma ayrı bir mutlu oldum.
Mutlu çiftler demişken Esma ve Garip’i atlamak olmaz. Bu çifti zaten seviyorum ama flashback yapılan sahnelerde gençliklerini ayrı bir seviyorum. Garip’in Esma’nın zorla ayakkabısını çıkartarak çimlerle kavuşturması ve bizim yine farkına vardığımız gerçekler. Günlük koşuşturmacaların içinde ciddi anlamda hangimiz doğanın güzelliğiyle anın tadını çıkartabiliyoruz ki. Şahsen ben yapmıyorum. Esma ve Garip’e de özendim valla, en kısa zamanda yapacağım.
4- Pragmatizm’in Eksileri
Süreyya tam sahneye çıkma konusunda zor da olsa Faruk’u ikna etmişken önüne çıkan Esma Sultan engelini düşünemedi. Esma Sultan bir telefonuyla Süreyya’nın organizasyonunu iptal ettirdi. Bunu Esma’nın yaptığını tahmin eden Süreyya bir hışımla eve koşup Esma’dan hesap soracaktı ki… Konuşmanın seyri hiçbirimizin tahmin edemeyeceği gibi gitti. Bağırıp çağırarak odaya giren Süreyya en son süt dökmüş kedi gibi olan Esma’yla ağlayarak sarılıyordu. Esma’nın aslında oğullarıyla arasındaki sorunu net bir şekilde görmüş olduk. Esma her zaman oğullarının yararı için bir şeyler yapmaya çalışırken onları mutsuz ettiğinin farkında olmuyor. Süreyya’yı da artık bir evladı bir kızı gibi gördüğünü sevdiğini söyleyerek itiraf etmesi inanın Faruk ve Süreyya barıştığında bu kadar mutlu olmamıştım. ❤❤
5- Mucize Diye Bir Şey Var
Adem haftalar sonra ilk kez bu hafta psikoloğuna mutlu bir şekilde gitti. İdil Hanım’da bir süre inanamadı bu duruma emin olabilirsiniz. Her psikolog sahnesinde mest olduğum gibi buna da bayıldım. Karşımızda o kadar değişik bir Adem vardı ki ve biz onun iyileşme sürecine tanıklık ettik ya, muazzam! Boş vaktiniz olduğunda bu sahneyi bir ara izlemenizi öneriyorum. İzlemek için tıklayın.
İdil Hanım’a seans sırasında şöyle bir cümle kurmuştu Adem “ Mutlu olduğum zaman hep arkasında kötü bir şey oluyor” tam bunun tam tersi olduğuna inanacak gibiyken dediği gibi oldu. Faruk’un bir zamanlar Adem için tuttuğu adam çıkıp geldi ve Faruk ile arasında oluşmuş olan güven bağını kurduğu iki cümle ile yıktı geçti. Umuyoruz ki Adem gerçekten değiştiğini bize bir kez daha göstererek aşırı bir tepki göstermeden bunu ilk Faruk ile konuşur ve çözümler.
İstanbullu Gelin 46.Bölüm Fragmanı…Veee bebişimiz KIZZZ ???