Yurt Dışında Yaşamak Zorunda Olanların Anlayacağı 10 Durum

Yurt Dışında Yaşamak Zorunda Olanların Anlayacağı 10 Durum

Bir çok kişi ister yurt dışına gidip gezmeyi, hatta beğenip orada yaşamak isteyenler de az değil. Kimi ise mecburiyetten ülkesinden ayrılıyor yabancı diyarlara giderek. 27 yıl Türkiye de doğup büyümüş ve ani bir kararla çalışmak için dilini, dinini, örf ve adetlerini geleneklerini bilmediği bir ülkeye hop diye uçabiliyorlar. Sanki biri parmaklarını şıklatmış gibi birden kendini başka bir yerde buluyor. Haydaaa! E ne olacak şimdi?

Dilini bilmem, yol yordam bilmem, rehber de yok. Ben bu ülke de nasıl yaşayacağım sorusu acı bir gerçek olarak yüzümüze çarpıyor. Başlarda zorlanılsa da bazı tanıdıklar aracılığıyla bir kaç haftada bir şeyler öğrenebiliyorsunuz ama sonrası size kalmış oluyor. Yurt dışında yaşamak zorundaysanız, bilmeniz gereken en az 10 durumu PigmeLaf.com Sosyal İçerik Platformu olarak sizler için yazdık.

1. Dil problemi

 

 

Siz siz olun eğer yurt dışında yaşamayı düşünüyorsanız ilk önce o ülkeye ait olan dili mutlaka öğrenin. Ben çalışıyorum dil öğrenmeye zamanım olmadı, işte doğumdu çocuk büyütüyordum diyen dedelerimiz, babalarımız, annelerimiz oldu.

Halbuki düşünmüyorlar ben yada aileden biri hasta olursa doktorla nasıl anlaşırım? Polislik bir durum olsa derdimi nasıl anlatırım? Alışveriş yaparken bulamadığım şeyi nasıl soracağım? Çat pat bir şekilde anlatıyorlar ama hep eksik sözcükler olunca ona göre muammele görüyorsunuz. Hatta ana okula başlayacak olan çocukları da hep anneden babadan Türkçe kelimeler duydukları için okulda o dili kullanamayınca çok zor durumda kaldıkları oluyor. Sonra çocuklar büyür ve onları çevirmen gibi doktora markete oraya buraya çevirmen olarak yanında taşımaya başlarsınız yani işin esası çocuklarınıza güvenirsiniz. Şimdiki gençlerin hepsi böyle değil tabii ama eskiden daha çoktu hala da var ve bu gerçekten o ülkenin insanları için zor oluyor. Yine söylediğim gibi eğer yurt dışında yaşayacaksanız mutlaka o dili öğrenip öyle gidin.

 

2. İki kültür arasında kalmak

 

 

Gurbetçilerin en yaygın sorunudur. Belli başlı bir kültürümüz var fakat çocuklar okula başladıktan sonra oraya ait olan kutlamaları da ister istemez kutlamak zorunda kalıyorlar. Arkadaşlarının evlerine gittiğinde Türk yemekleri değil kendi yaptıkları yemekleri yiyorlar. Oranın kültürüyle büyüyen çocuklar bu sefer Türkiye’ye gelince bocalayabiliyor.

 

3. Ülke özlemi

 

 

Ülke özlemi daha oraya gider gitmez başlar. İki yıllığına geldim sonra döneceğim diyenler kırkbeş yıl kaldıkları oluyor. Her zaman bir temelli dönme isteği vardır. Kimi “Çocuklarım burada evlendi, torunlar burada.” diyerek ülkelerine dönemez, kimi de “Aman biraz daha fazla çalışıp para kazanayım da gelirim olsun öyle dönerim.” deyip amansız bir hastalığa yakalanıp kazandığı parayı harcayamadan orada vefat eder. Şanslı olanların cenazesi ülkelerine gider. Kimsesi yoksa orada yabancı mezarlığa gömülüverir.

Yabancı bir ülkede olup Türkiye’de ki yakınlarının hüznünü sevincini paylaşamamak ayrı bir acı. Kimi bir akrabasının düğününe, cenazesine yada doğumunu görmeye gidemeyebiliyor. Hele ölüm haberi gurbetçiler için korkunçtur. Pat diye gidilecek yer değil, hele sevdiğin komadaysa sen yoldayken vefat edebilir. “Anne ben şu tar,hte doğum yapacağım.” deyip erken doğum yapan annelerin yakınları doğumdan on beş yirmi gün sonra gelebiliyor.

 

4. Irkçılık

 

 

Eskiye nazaran ırkçılık birçok ülkede gittikçe artıyor. Hele baş örtülüyseniz bazılarının sinirini zıplatabiliyorsunuz. Özellikle Avrupa ülkelerinde bir kural vardır. “Irkçılık Yasak” bunu genelde kamuda çalışanlar uyguluyor ama bazı sokaktaki vatandaşlar size kötü bir laf atabiliyorlar, sadece Türklere değil bir çok ülkenin vatandaşlarına dil uzatıyorlar.

 

5. Vergiler ve cezalar

 

 

Ah bu cezalar… Avrupa’da pahalılık olduğu için zar zor geçinen çoğu halk birde vergiler eklenince iyice belleri bükülüyor. İngiltere’de bazı sokaklara girmek paralı. Eğer yanlışlıkla arabanızın burnunu sokağa soksanız vay halinize! Hemen arabanızın resmi otomatikman çekilip kanıt olarak cezasıyla beraber evinize mektup olarak gönderiliyor.

Evcil hayvanınız varsa ve sokakta gezdiriyorsanız poşet taşımak zorundasınız, zira hayvanınız pislediği an onu temizlemek zorundasınız. Aynı şekilde yere çöp atmanın da ağır cezaları var. Tabii bu iyi bir uygulama, örnek olunacak bir davranış ona sözümüz yok.

Bir de vergiler var ki, bazıları gerçekten çok saçma olabiliyor. Mesela İngiltere’de orada yaşadığına dair kelle vergisi ödemek zorundasın. Bu vergi sayesinde bütün kamu kuruluşları örneğin; doktor, hastane, polis, itfaiye, belediye vs. gibiler sana bu vergi karşılığında hizmet ediyor. Öyle beleşten olmuyormuş. Aynı ülkede bir de televizyon izlediğiniz için vergi vermek zorundasınız. Evet, yanlış duymadınız! Her yıl o ülkenin kanallarını izlediğiniz için vergi vermeniz şart.

 

6. Dünyanın birçok ülkesinden gelen insanlarla yaşamak

 

Özellikle şimdiki Avrupa ülkelerinde kendi halkından çok neredeyse yabancı uyruklu kişiler çok yoğunlukta. Hele bir apartmanda yerli halk daha az oturuyordur. Sağınızda Pakistanlı, solunuzda Cezayirli, üst katınızda Afrikalı, alt katınızda Hindistanlı insanlarla yaşayabilmeniz mümkün.

Gittiğiniz çarşı-pazar alışverişinde birçok dükkan ve tezgah sahibi yabancı olabiliyor. Tabii biz Türkler de işin içindeyiz. Türk lokantalar, restaurantlar, kebapçıların çoğu bizden soruluyor. Bir caddenin sırasında bir Türk kebapçısı, Çin lokantası, Hint kasabı yada Romanyalı bir market sahibi bulmanız mümkün. Nasıl anlaştıklarını sorarsanız, yerli halktan çok yabancılar birbirleriyle daha iyi anlaşılıyor diyebilirim.

 

7. Bir yere ait olamama duygusu

 

 

Birçok gurbetçinin derdidir; gittiğin yerde yabancı gibi yaşamak. Aslında yaşanılan yere bir şekilde adapte olunuyor hatta zoraki bir alışkanlık haline geliyor sanki, mecburiyetleri varmış gibi. Yine de doğup büyüdükleri vatan topraklarını çok özlerler. Hatta bir söz vardır: “Yaşamaya bir yere gidersin ama oraya ağaç olup kök salamazsın çünkü senin kökün doğduğun topraklardadır, kökü kesilen ağacı nereye dikerseniz dikin tutmaz.” Ya işte öyle bir şeydir gurbetçilerin durumu… Çocuklar için bu durum pek bir geçerli değil. Onlar yabancı ülkelerde doğdukları için Türkiyeyi sevseler de büyüdükleri yerlere alıştıkları için tekrar oraya dönmek isterler.

 

8. Kendi yurdunun insanına hasret kalmak

 

 

Önceleri birçok kimse yabancı bir ülkeye yalnız gider. Bir kaç yıl çalışıp Türkiye’ye evlenmeye giderler. Hanımı da gurbete getirip çoluk çocuk derken bir aile olunu veriyor. Ama kendi anne babası ve akrabaları vatanındadır, onlara hep hasrettir. Türkiye.’den bir tanıdık gelse ona hasretle sarılıp derin derin koklar, “Sen Türkiye kokuyorsun.” der. Gelen kişi şaşırır “Nasıl kokuymuş o?” diye sorar. Hasret duyan kişi anlatamaz kokuyu “Özleyen bilir.” der.

Eskiden cep telefonu yada internet yoktu. Haftada bir paralı kartlar sayesinde anne, baba telefonla aranırdı. Akraba desen bayramdan bayrama aranır. Daha çok mektuplaşılır hatta zarfın içine bir kaç da resim konur. Ama şimdiki gurbetçiler daha şanslı, artık cep telefonları, internet var. İstedikleri zaman görüntülü konuşabilir ve mesajlaşabilirler. Yinede bu kadar teknolojiye rağmen özlediğin kişileri aynı koltukta oturup sohbet etmek istersin.

 

9. Ülkesinde yaşanan olaylarla daha fazla ilgilenmek

 

 

Ülkemizde yaşanan olaylar ister iyi olsun ister kötü olsun, vatandaşlarımız mutlaka televizyon yada internet yoluyla takip ederler. Terör olayları, doğal afetler, seçimler, milli maçlar ve daha birçok önemli olayları daha bir dikkatle takip ederler.

Hele doğal afetler çok daha acıdır, yabancı bir yerde yaşayıp da doğup büyüdüğü şehrinde deprem olması endişeyi katlar. Acaba ailemin yada akrabalarımın evi hasar gördü mü? Yıkıldı mı? İyiler mi? Sağlar mı? Hele birde telefon çekmeyip haber alamıyorsan çaresizliğin dibini vuruyorsun.

Milli maçlar daha bir heyecanlı oluyor yaşadığın yabancı ülke de. Orada bazı Türk komşularınız yada arkadaşlarınız varsa onlarla beraber izlemek daha bir keyifli oluyor. Türkiye’deki heyecanı yaşayamasak da hele birde kazandık mı vay orada ki yabancıların haline… Sabaha kadar zaferimizi kutlarız.

 

10. Buraya geldim ama bir gün mutlaka döneceğim!

 

 

Evet, her giden oraya temelli diye asla gitmez. Bir kaç yıl çalışıp döneceğim, okuyup öyle döneceğim, yabancı dil öğrenip döneceğim yada çocukları evlendirip öyle döneceğim diyenler çok. Temelli ülkemize dönenler var yok değil ama çoğunluk dönmek istese de bir bahaneyle dönemiyorlar. Elini verirsin kolunu kaptırırsın misali sanırım zorluklara rağmen bazı şeyler tatlı mı geliyor nedir?

Neslihan Yıldırım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir