Perihan Gün’den Güvendiği Dağlara Kar Yağanlara: Öldüm Çık

Perihan Gün’den Güvendiği Dağlara Kar Yağanlara: Öldüm Çık

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri beraberinde getirdiği dizüstü edebiyatı sayesinde tüm kitap okumayı sevenleri de ikiye böldü.  Bir kısmı o kitapların edebi nitelik taşımadıklarını düşünse de çoğu kişi de bu kitapları okumaktan oldukça zevk alıyor. Biz de size Pigmelaf.com Sosyal İçerik Platformu olarak, hayatımıza girmesinden çok fazla hoşnut kaldığımız yazarı ve onun ağlatırken düşündüren, düşündürürken kabuk tutmuş yaraları kaldırıp kanatan Perihan Gün’ün “Öldüm Çık” kitabını nacizane tanıtmak istedik.

Perihan Gün’ü ilk önce twitter’da perizekalıyım nickiyle tanıdık. O zamanlar da bayılıyorduk attığı twitlerde inceden kalp acıtmasına, ince göndermeleriyle bizi mest ederken bir miktar üzmesine fakat olayın asıl perdesini bilmediğimiz için “melankoli” diyip geçiyorduk galiba.

2017 yılında çıkarttığı kitabı “Öldüm Çık”ı okurken bizi davet ettiği hayatıyla, neler yaşadığını anlattığı o acısını bizimle paylaşınca anladık işin gerçeğini.

İnsan hiç görmediği birini özleyebilir mi?

 

Ben içimden “Kanayıp ne kadar tutabilirsin gül uğruna dikeni,” diye mırıldanırken, Özlem’in “Bu şehirden gideceksin,” diyen sesi yankılanıyordu kulaklarımda. Doktorun “Zamanın daralıyor,” dediği dakikada, Tuana’yı sonsuzluğa uğurladığımız günün her saniyesindeydim. Şimdi ve bundan sonra yapacak hiçbir şeyim kalmadığını ilk defa bu kadar yürekten hissetmiştim.

Güvendiği tüm dağlara karlar yağan Perihan elindeki tek gidişlik bileti, kırık dökük umudunu sığdırdığı bavulu ve sırtına taktığı kemanıyla İstanbul’a gelmişti. Midesinde kelebekler uçuşturan, uykusunu kaçıran bir adamın peşinde saklambaç oyununa dönen hayatını tepetaklak eden soruların tuzağına mı düşecekti yoksa kalbini inatla aynı yerden kıran kadere külahını ters mi giydirecekti?

Böyle anlatıyor  kitabın tanıtım bülteni Peri’nin yaşadığı hayal kırıklıklarını, üzüntüsünü, cesaretini, aşkını, çocukluğunu ama her şeyden öte tüm bunlara göğüs gerebilecek çok ama çok güçlü bir kadın olduğunu. Kitabın her sayfasında size “Ben olsam n’apardım?” diye empati yaptırıp, içinde olduğu bilmeceyi merakla okurken tırnaklarınızı yedirtiyor Peri. Bir oturuşta tüm kitabı, arasına ayraç koymadan bitirme garantili sırf bu yüzden.

Tüm bunları efsane bir playlist ile yazdığı gibi bu şarkıları bizimle paylaşacak kadar da ince düşünceli. “Okurken onları da dinleyin, dinleyin ki daha derinden işlesin size yaşadıklarım” dercesine paylaşmış sanki. Anlıyorsunuz da, ta derinden en inceden.

Tuana’yı kaybettikten sonra yaşadıkları, gerekirse işini tek kalemde silecek kadar cesur olup bir bavula tüm hayallerini ve hayatını alıp İstanbul’a, dünyada neredeyse en çok güvendiği insanlardan biri olan bir hayaletin peşine gelecek kadar büyük kalbi ve cesareti olan bir kadının güvendiği dağlara yağdığı karlara karşı “Keşke yıkılsa o dağlar” diyorsunuz okurken. Üstelik bunları o kadar güzel ve akıcı bir dille anlatıyor ki. Her bir tespitte, her bir satırda kendinizi bulabiliyorsunuz.

Ufak minik bir stalkla da en yakın arkadaşlarını da kitaba konuk ettiğini görebiliyoruz başka adlarla. O yüzden çok da şanssız sayılmazsın Peri. Sana her fırsatta kol kanat geren mükemmel arkadaşların ve artık seni çok seven yüz binlerce okurun var.

İkinci kitabı sabırsızlıkla beklediğimizi bil istiyoruz!

 

Melis SAÇU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir