Özlenen Bir Hikaye: Yedi Numara
Yedi Numara.. Şu an ismi de cismi de çoğu izleyen için birer masal niteliğinde.. Hatta hayal belki de. Bir zamanlar böyle bir dizi izledik mi acaba biz diye kendi kendinize düşündüğünüz oluyor mu? Eğer oluyorsa, kesin Yedi Numara‘yı izlediğinizi söyleyebiliriz?
İlk altı bölümü Haluk Bener‘in, daha sonraki bölümleri ise Sadullah Celen‘in yönettiği dizinin yazar kadrosunda; Oya Yüce ve dizinin oyuncu kadrosunda da yer alan Nuray Uslu (Rüya), Ayça Mutlugil (Ayten) ve Volgan Girgin (Recep) vardır. 2000’li yılların başında bize “Merhaba” diyerek; 75 bölüm TRT 1 ekranlarında yayınlanan dizi, yine nevi şahsına münhasır bir finalle hikayesini tamamladıktan sonra; yoğun istek üzerine tekrar çekilmek istenir. Oya Yüce yazar grubundan çekilir ama dizinin yapımcılığına devam ederek, hikayeyi Nuray Uslu ve Ayça Mutlugil‘e devreder. 92.bölüme kadar gelir dizi ve perdeyi kapatarak izleyicisine de veda eder.
Peki nedir, “Yedi Numara” ?
“Aynı üniversitede okuyan ve aileleri başka şehirde yaşayan dört kız arkadaş, yurtta rahat edemedikleri için beraber bir ev kiralamaya karar verirler. Fakat oturabilecekleri, beğendikleri evlere ya maddi güçleri yetmez ya da ev sahipleri evlerini öğrenciye kiralamaz. Sonunda iki katlı ahşap 7 numaralı evin kiralık olduğunu görürler. Hiç çocukları olmamış ama birbirine çok düşkün Vahit ve Zeliha çiftinin olan bu ahşap evin üst katını, 4 kız arkadaş kiralar. Fakat bakkal Vahit’in saf, taşralı amca oğulları da İstanbul’a gelip aynı evin alt katına yerleşince cümbüş başlar!”
İşte böyle başlıyor Yedi Numara‘nın hikayesi.. Tamamen çatışma üzerine kurulu olan hikaye; naif dostlukların, gerçek aşkların da temelini atıyor. Vahit, Zeliha, Armağan, Cansu, Rüya, Ayten, Haydar, Recep, Meryem, Yusuf,Asiye,Berat.. Özel konuk karakterlerle daha fazlası hatta. Hepsi birden tanıdığınız oluyor bu evin içinde.
Farklı değerlere, kültürlere sahip bu insanlar aynı çatı altında nasıl demokratik bir düzen oluşturarak yaşamayı başarabiliyordu ki? Bu soruyu sormadık mı her bölüm izlerken.. Sorduk, hem de nasıl sorduk..
Vahit ile Zeliha.. Yedi Numara’lı evin sahipleri.. Memleketlerinden gelip, İstanbul’da ekmek derdine düşmüş; bir şekilde hayata tutunmaya çalışan iki güzel insan.. Çocukları olmamıştır. Bütün sevgilerini birbirlerine vermişlerdir onlar da. Arada sesleri yükselse de, birbirlerine olan sevgileri çok başkadır. O kadar da severler ki birbirlerini, kavga ettikleri an ortalıkta insan bile kalmaz.
Armağan‘ın dediği gibi..
“Az kavga ederler ama öz kavga ederler..”
“Şu dünyada senden başka kimim var taş kafalı adam!”
“Ya benim? Başka yarim, başka dostum, başka yoldaşım mı var? Bir aptallık ettim diye, yüzünü devirip gitmek de nesi? Bu Vahit sensiz ne yapar, nasıl yaşar diye düşünmeden beni gamlara koyup küsmek de nesi ha?”
“Ehh.. Bağırma be! Şimdi beni hemen kucaklayıp derhal eve götüreceksin! Çünkü ben yürüyemiyorum Vahit’im..”
Zeliha yengenin Stephan King türevi, kendi içinde büyüdükçe büyüyen efsane komplo teorileri ise asla unutulmaz..
“Ya yoldaki kazıya sular dolup da içine düşerekten boğulduysa.. Hii.. Ya sellere kapılıp da denize döküldüyse.. Aman.. Ya tepesine bir yıldırım düşüp de beyni yandıysa..” ?
Peki gelelim Zeliha yengenin tabiriyle, evdeki koçlarla piliçlere..
Armağan.. Kızların içinde en sert kabuğa sahip, geçmişte yaşadığı ailevi problemlere bağlı olarak yaşına göre olgun davranan biridir. Kızlara bir anne edasıyla yaklaşır, kızların arkasını toplamayı görevi bilir. Mantığa büründürdüğü karakterinin altında yatan duygusal kişiliğini ise saklamaya özen gösterir. Bir tek bu duygusallığını, Haydar‘a göstermekten çekinmez.
“Şu halinize bakın! Bir gün bir yerde tanışabileceğiniz herhangi bir erkek için, içinizden birini seçecek diye gaz veriliyor; ne hâle geliyorsunuz.. Bu çok onur kırıcı. Bir mal gibi başkasının beğenisine sunulmak hoşunuza mı gidiyor? Ben sizin yerinizde olsam, seçilmek değil; evleneceğim erkeği kendim seçmek isterdim..”
Cansu.. Evin yaramaz çocuğu desek daha doğru olur. Korkunç şakaları ve esprileriyle evdeki ahaliyi canından bezdirebilir. En dramatik durumda bile esprileri tavan yapmaktadır. Artık nasıl ah aldıysa, Yusuf Güdük gibi biri başının belası oldu. Ben Rüya‘dan şüpheleniyorum ya bu konuda gerçi?
“Ay ne yapayım. Moralim bozulunca, esprim azıyor demiştim. Doğum hatası..”
Ayten.. İçlerinde en nazlı, en kibirli karakterdir. Antipatik gibi görünse de sempatik bir kimliği vardır aslında. Çıktığı erkekler için cilt cilt ansiklopedisi mevcuttur kendisinin. Kısacası tam bir şıpsevdidir. Elbise değiştirir gibi, sevgili değiştirir. Eski sevgililerine bu yönden kolaylıkla ulaşabilir. Eski sevgililerini kırsa bile, ne hikmetse çoğu yardımseverdir. Evdeki koçlara karşı ön yargılı olsa da, kızların içinde belki de en çok onları gizliden gizliye sevip de koruyan odur.
“Biz bizimkilerin nesine hayran olduk?”
“Aaa, ruhlarına tabii..”
“Evet evet.. Uzun boylu, geniş omuzlu ruhları var değil mi?”
Rüya.. Tam bir melankolik. Duygu insanı.. Hayal dünyasından çıkmayan, uslanmaz bir romantik.. Ara ara girdiği bunalım nöbetleriyle, ev ahalisini çıldırtır. Böcek başta olmak üzere her türlü yaratıktan korkar, anında düşüp bayılabilir. Evde de en korktuğu insan kuşkusuz, bu özelliğini sonuna kadar kullanan Cansu‘dur.. Cansu selam verse, Rüya “Ya Armağan!” diye bağırır. O derece yani..
“Buyurun.. Buyurun.. Çatlamış ellerinizle, Anadolu’nun türkülerini taşıyan. Buğday başakları gibi dalgalanan kınalı saçlarınızla siz memleketimin kadınları.. Çiçekler sizin için..”
Recep.. Yedi Numara ahalisinin içinde, en takıntılı ve en cimri kişisidir. Sözlüsü Meryem ile olan ilişkisi zor olsa da, Meryem ile anlaştıkları yönleri çoktur. Meryem ona mesela evde keşkül yapabilir, o yüzden pastahanede keşkül yiyerek müsriflik yapmanın bir anlamı yoktur? Yoldaşı, kuzeni Haydar’dır.. Onunla birlikte şehre okumaya gelmiştir. Fakat hâlâ bölümünün ismini söyleyememektedir: Jeodezi ve fotogrametri mühendisliği.. Gerçi onun kolay yolu vardır ama o zoru seçmektedir nedense. Eh tabii Meryem‘i eş olarak seçen biri her daim zoru seçer, şaşırmamak gerek. Evdeki piliçlerden Ayten ile anlaşamaz gibi görünür. Kedi köpek gibi kavga ederler. Fakat çaktırmadan da en çok sevdiği bacısıdır o evde. Gizli gizli korur Ayten‘i.. Dövüşerek anlaşır onlar. Dostlukları o yüzden özeldir.. Hatta kavga edemedikleri zaman canları bile sıkılır..
En çok kullandığı cümle de, bu olsa gerek..
“Müsrüflüğün lüzumu yok..” ?
Haydar.. Tam bir dahidir. Matematik zekası çok iyidir. Soğan yeme takıntısı yüzünden zekasının arttığını iddia etse de, Yedi Numara halkı sırf onun bu başarılı kimliği için soğan kokusuna katlanmaktadır. Ne kadar dahi gibi gözükse de, arada Meryem ile yarışacak düzeyde cümleler kurabilir. Bunun hikmetini kimse çözemedi evde ama çok da önemli değil.. En çok kullandığı ifade “Herhalde galiba sanursam..” idi.. Anlatım bozukluğunun en yalın hâli olsa gerek.
“Tek tek okudum, sağ ol bacım.”
“Bu kadar çabuk mu?”
“Hee..”
“Yok canım..”
“Vallahi.. Hatta dördüncü maddenin ikinci kelimesiyle, sekizinci maddenin son kelimesi yanlış yazılmış.”
“??”
Çevresine karşı kapalıdır Haydar. Pek arkadaşı yoktur. Matematik hocasının ismini verdiği horozu tek arkadaşıydı, İstanbul’a gelene kadar.. Sadece kendine arkadaş bulmadı Haydar. Aynı zamanda gönlüne de bir sevda düşürdü.
Derinden yavaş yavaş akıp giden bir sevda.. Yedi Numara sakinlerinin bilip de sustuğu, içlerinde yaşattığı ama bir o kadar da değerini yükselttikleri sevda.. Armağan ile Haydar‘ın susarak yaşadığı, o güzel sevdaları.. İki farklı cephede doğan, kaybetmekten bir o kadar korktukları naif ama ev içinde birbirlerini gördüklerinde bile heyecanlanan iki güzel insanın sevdasıdır bu..
Ne güzeldir ki, hiçbir Yedi Numara sakini bu aşkı rencide etmemiş, daha çok korumuş ve saymıştır. Bilirler ki bir gün ağızlarında sözü edilse, o dostlukları incinecek, yitip gidecek. Korkuları çoktur.. Bu yüzden bütün ev sakinleri içine atmış bu durumu, uzaktan izlemeyi tercih etmiştir. Fakat aynı zamanda bu ilişkiyi korumuş, gerektiği yerde de arkadaşları için mücadele etmişlerdir. Belki de gerçek arkadaşlık buydu..
“Hava mı alıyon?”
“Hıı.. Sıkıldım biraz. Sabahtan beri aynı mevzu. “
“Nasıl?”
“Bizim kızlar. Akılları fikirleri aşkta meşkte. Başka hiçbir şey düşündükleri yok. Oysa hayatta daha ciddi şeyler de var. Bunları niye sana anlatıyorum ki.. Belki de seni kendime benzetiyorum da ondan. Senin de önceliğin okuyup adam olmak. Aşk meşk, bunların benim için değeri sıfır.”
“Sıfır bir değer değildir. Bir sayı bile değildir. Ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır. Tıpkı sevda gibi.. Sevdanın da tek başına bir değeri yok. İlle de biri olmalı. Sıfır ne kadar çoksa, sayı o kadar çoğalır. Sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür..”
“Sen ne güzel şeyler söylüyorsun böyle Haydar?”
“Biri dese ki… ‘Sevdamı al, kendine ekle. Bir ömür ile çarp. Sonra sonsuza eşitle’.. Yine değeri sıfır mı olur senin için?”
“Ben.. Çok korktum.. Çünkü sen benim bir parçamsın..”
“Sen benim bir parçamsın ne demek Armağan?”
“Bilmiyorum..”
Tabii.. O zamanlar yetmiş küsur bölüm ilan-ı aşk bekleyen, bir nesil de yetişiyordu??
“Ben seni seviyorum Armağan..”
“Ne?”
“Seni seviyorum dedim.. Seni doğduğum nefes aldığım günden beri.. Toprağı, sıcağı avuçladığımdan beri.. Ağacın dibine oturup, yaktığım türkülerden beri seviyorum. Hiç görmeden bildiğim, görünce tanıdığımsın. Yanımda yokken sen bende varsın. Yanımda yokken ben sende yok oluyorum.. İşte söyledim Armağan. İki yıllık sessizliğimin mührünü söküp attım. Gerisi sana kalmış..”
…
“Çünkü sen benimdin.. Sen benim parçamdın. Onun değil..”
“Sana son defa soruyorum.. Bir daha da sormayacağım.. Benim bir parçamsın ne demek Armağan?”
“Kabul etmekten deliler gibi korktuğum için, kırk kilide vurup sakladığım her şey demek. Yitirdiğim çocukluktan kalan masumiyet demek. Bir türlü yol bulup da yüreğimden dilime gelmeyen o cümle demek. Ben de seni seviyorum Haydar demek.. Ben de seni seviyorum demek..”
Ya Yusuf Güdük.. Gelmiş geçmiş en tutkulu karakterlerden biridir. Sonradan katılmıştır aralarına ama ne katılma.. Geldiği ilk gün tutulur Cansu‘ya.. Cansu ondan her seferinde kaçar ama Yusuf asla pes etmez. Alttan girer üstten çıkar mutlaka Cansu‘nun karşısına çıkar.. Cansu’nun çocukluk aşkı Mustafa abi takıntısını ise, gariptir ki hiç haz etmediği Yusuf Güdük başarmıştır. Yusuf kadar olmasa da sever o da.. Sever Yusuf‘u.. Yusuf’un ona olan aşkını, tutkusunu.. Kim sevmez ki..
Tabii sevdiği kadına “Arslanım kraliçem” demese daha iyi olurdu sanki?
Asiye.. Evin en zekisi, kurnazı ve olaylara karşı duruşuyla plan yapan insanıdır. Zeliha yengenin yeğeni Berat‘ın eşidir. İstanbul’a başka hayallerle gelmesine rağmen, Berat ile nikah masasında bulmuştur kendisini. Beş çocuklu dul bir kadın olan Asiye, başta pek gönlü olmasa da Berat ile birlikte mutluluğu sonunda bulmuştur. Berat‘ın da tabii ondan aşağı kalır yanı yoktur. O da kurnazlığıyla, ev ahalisiyle birlikte mücadele içine girmiştir her zaman. Tencere kapak misalidir Berat ile Asiye.. Yer yer Yedi Numara‘da kalarak, olayların içinde kendilerine yer bulurlar.
“İstemediğim kocaya varıp da beş çocuk ettim. Ne oldu? De bakayım ha? Hani ailem, yavrularım nerede ha? Karşıma Berat çıkmayaydı, gönlüm sevda bağır nedir bilmeden bu dünyadan göçüp gidecekti. Hadi kendine gençliğine kıyacaksın da, o kimse için çarpmadan buruşacak gönlüne nasıl kıyacaksın? Hı? Buruştukça ağırlaşacak.. Nasıl taşıyacaksın?Beni bir kere bile sevdaya koymadığın diye ağladığında o gönlün nasıl avunacak?”
Meryem.. Evet Meryem. Recep‘in sözlüsü. Olayları birbirine karıştırmayı çok sever. Çıkılmaz bir denklemin parçasıdır adeta..
“Sevın (seven) denmez. Sevin denir. Biz çiçekleri sevın mı diyoruz.. Sevin diyoruz!”
“Sevın (seven), 7 demek Meryem bacı.”
“Haaaa.. O zaman çiçekleri yedi diyeceğiz..”
Sabit.. Recep‘in abisi.. Vahit‘in baş belası da desek doğru olur. Amcasıyla pek geçindiği söylenemez Sabit‘in. Sabit; hayalleri olan, yanık türküleriyle insanı yer yer efkarlandıran, yardımsever kişiliğiyle ön plana çıkan biridir. Sinema hayalleri için kapıları zorlasa da çok da istediği yerlere gelemez. Düştüğü sevda yollarında, yardımsever kişiliğini paralel götürmek ister. Evdekiler ona canla başla yardım etmeye çalışırken, Vahit amcası uzağında olmayı tercih etmiştir. Yine de kıyamaz tabii..
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=7XBbkFjG1pc[/youtube]
Bir nefeste cümle kurma konusunda en efsane karakter Bihter Ziyagil mi dersiniz yoksa Ayten Mutlugil mi? Kusura bakmayın ama ben Ayten Mutlugil derim?
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=pBzCaApZoNw[/youtube]
İçinde yarattığı boşluklarla bazen olmadık hikayeler çıkarır karşımıza Yedi Numara.. İşte bu da onlardan biri.
“Bak ne anlatacağım ben sana.. Bir varmış bir yokmuş. Bahçenin birinde güneşe sevdalı bir gündöndü yaşarmış. Onun dibinde de gündöndüye sevdalı bir sarmaşık.. Gündöndünün gövdesine sımsıkı sarılır, yüzünü ona dönsün onu sevsin diye umutla beklermiş. Gündöndü ise her sabah güneş doğduğunda yüzünü sevda ile göğe çevirip hayran hayran güneşi seyredermiş. Sarmaşıkçık çaresiz daha bir sıkı sarılırmış gündöndüye. Ama nafile..Gündöndünün aklı hep güneşte.. Akşam olup da güneş battığında, sevdiğini yitiren gündöndü boynunu büker içine kapanır kalırmış üzüntüden. Sarmaşık daha sıkı, daha sıkı sarılırmış o zaman gündöndüye. Gel gelelim sabah olduğunda gündöndünün yüzünü kendisine çevirmeyeceğini, güneşle onun arasına giremeyeceğini bir daha anlarmış. Ama bir sabah minik sarmaşık uyanınca ne görsün.. İlk defa sevgili gündöndüsünün yüzü güneşe değil kendisine dönük. Sevinçten az kalsın çığlık atacakmış ki, gündöndüsünün öldüğünü anlamış. Çünkü sarmaşık, sevdiğinin yüzünü kendisine çevirmek için onun gövdesine sarıldıkça yavaş yavaş onu boğduğunu, öldürdüğünü hiç fark etmemiş. Gündöndü ölünce, sarmaşığın sarılacağı bir şey de kalmamış. Zamanla o da sararıp solmuş. Sonra, çiftçinin biri gelmiş ikisini de bir kenara koparıp fırlatmış..”
Duyma ve konuşma engelli İclal‘e anlatılırken bu hikaye; Zeliha‘nın dudaklarına ve İclal‘in gözlerine yapılan zoom ile reji çok iyi bir iş çıkarmıştır ayrıca..
Ev içinde en çok yaptıkları şey ise, yuvarlak masa toplantılarıdır.. Masanın yuvarlak olup olmaması, çok da önemli değil tabii?
Her daim eğlenmeyi bilir Yedi Numara ahalisi..
“Asiye otları ezme!”
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=PP-sUQU-Z9E[/youtube]
Peki Yedi Numara halkının türküsünü biliyor musunuz?
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=-v1FRs37ZAU[/youtube]
Hepsinden öte.. Kan bağları olmadan, aile olmayı başarmışlardır.. Kan bağı olup da bir türlü aile olmayı başaramayanlara inat belki de.
Yedi Numara, gerçek bir ailedir.
Gerçekten böyle bir dizi izledik mi biz.. İzlemişiz meğer..
Yayınlandığı zaman da ilgi gördü.. Tekrarlarıyla da.. Hatta belki de tekrarlarıyla yaşayan ender bir kült projedir. IMDb‘ye göre de, en iyi yerli dizilerin başında gelir.
Oya Yüce ve ekibinin o güzel yüreğine sağlık diyoruz o zaman.. Özlemle izliyoruz o tekrarları.. Hiç bıkmadan hem de.
Hadi ama.. Hâlâ izlemeye başlamadınız mı Yedi Numara’yı.. Biz şimdiden ilk bölümü açın, deriz?