İstanbullu Gelin: Her Dert Bir Armağanla Gelir
İstanbullu Gelin 44.bölüm analizinden merhabalar. Başlıkta gördüğünüz “Her Dert Bir Armağanla Gelir” cümlesi bu bölüm bizzat Esma Sultan’a ait. O kadar anlamlı ve güzel bir söz ki, kocaman yazıp odamın bir köşesine asmak istiyorum. Hayatın her yerinde de olduğu gibi kötü olan şeylerin arkasından hep güzelleri gelir ve güzelin kıymetini hep kötü sayesinde anlarız. İstanbullu Gelin’in bu bölümünün ağırlığı biraz üzerimde sanki ? Neyse, hadi bakalım…
1 – Osman’ın Kaçışı
İstanbullu Gelin’in geçen bölümünde Süreyya’ya gideceğini söylemişti Osman hepimiz biliyoruz. Bu bölümde herkes onun basit bir yurt dışı değil Irak olduğunu öğrenince evdeki sesler yükselmeye başladı. İlk olarak Burcu (haklı) bir tepki göstererek gitmesini istemedi. 2 yıl yani çok normal ve onlar nişanlı. Ama Burcu yaptığı patavatsızlığın farkında olmadığından mutlu mutlu yaşamına devam ediyor. Hani ne bileyim hemen hemen her insan alkol kullanıyor ama onun da hiçbir şeyi hatırlamaması biraz şov sanki, ya da kendince çıkış noktası gibi kendi kendine de unutturmuş olabilir, bilemedim. Herkesin gitmeme konusunda ısrarları sürerken Faruk’un sessiz kalışı biraz garip geldi tabi. Özellikle de Süreyya’ya.
Beklenen Faruk patlaması bir bakıma gerçekleşti, sonunda kendi kafasında kurmayı bırakıp biriyle bu konuyu konuştu. Esma gayet olanları anlatıp bu durumu iyi toparladı. Ama Faruk biraz dediğim dedik bilirsiniz pek ikna olmuşa benzemiyordu ama içi bir tık ferahladı gibi geldi bana. ?
2- Ada Etkileri
Ne kadar Boran’da olsan, paranın haddi hesabı olmasa da hastalığın önünde duramıyorsun, maalesef. Öyle zamanlarda elinden bir şey gelmiyor ki paranın değeri falan kalmıyor. Tıpkı Boran’lara da olduğu gibi. İpek ve Fikret başta olmak üzere Boran Ailesini çok zor ve sancılı günler bekliyor. Ada’nın etkisiyle İpek, Boran Konağına geri döndü. Fikret ve İpek’in Ada’nın geleceği hakkında kurdukları hayale resmen bayıldım ve bir iki damla gözümden pıt pıt düştü. Fikret’in yüzünde o kadar net bir şekilde çaresizliği gördüm ki bunun için Salih Bademci’ye oyunculuğu için ne kadar teşekkür etsek az.
Birlik ve beraberlik için zor savaşlar veren Boran Ailesi minik Ada sayesinde birbirlerine kenetlendiler. Aile olmanın güzelliği hep en kötü günlerde anlarsın ya aynı öyle. Esma’nın aslında onlara sürekli baskı yapmasının bir nedeni de bu. Başlıkta da bahsettiğim “Her dert bir armağanla gelir” cümlesi bölümün özetleyici cümlesiydi kesinlikle. Güzel günler çok yakında umarım…
Ada’nın hastalığı aslında iyileştirici bir etki bırakmaya başladı. İpek duygusallaştıkça gardını daha çabuk düşürmeye başladı. Hatta ilk olarak Süreyya’dan özür dilemesiyle başladı bu durum. Evet lafını yine soktu esirgemedi ama İpek için düşünüldüğünde bu çok büyük bir adımdı. Fikretle arasındaki iletişimin de birazcık iyileştiğini gözlemledik hepimiz. Artık emir kipi değil de istekte bulunmaya başladı mesela, güzel bir adım. Ada’dan gelen kötü sonuçla birlikte İpek’in iyileşme serüveni birleşince Fikret&İpek çifti tekrardan birleşebilecek mi hepimiz birlikte seyredip göreceğiz…
3- Çift Taraflı Kardeşlik
Dilara’nın yüzüne tokat gibi söylediği cümlelerle iyice sarsılan ve içine kapanan Süreyya bu bölüm biraz daha yalnızlaştı. Dilara ile ilk tanıştığı o bankı gördük. Çok güzel ve naif bir sahneydi. Özellikle küçük Süreyya’ya bayıldım! Dilara’nın ortak arkadaşlarıyla görüşüp Süreyya’ya verdiği “seni unuttum” mesajı daha üzdü. Bunlar yaşanırken bebişlerinin ilk kalp atışlarını dinlediler! ❤❤ Miss gibiydi miss, birazcık orda yüzümüz güldü.
Biricik Süreyya’sının üzgün olduğunu gören ve aşırı çok düşünceli Faruk Boran, iki inatçı keçiyi barıştırmak için Adem’e teklifte bulundu. Güzel bir iş birliğiyle Süreyya ve Dilara barışmasını gerçekleştirdiler. Erkeklerin uzaktan onları gülümseyerek izlemeleri benim çok hoşuma gitti. Faruk ve Adem’de pek anlamasalar da kendi içlerinde kardeşliğe selam çaktılar o sahnede.
4- Adem’in Terazisi
Hastaneden kaçan Reyhan nereye saldıracağını bilemez halde dolaşırken ilk durağı biricik oğlu Adem’in yanı oldu. Pek de istediği gibi karşılanmayınca hala Adem’in ona karşı olan kızgınlığını hissedince fırt diye tekrar kaçtı. Bu seferki durağı Faruk olacaktı tabi ki. İyice gözü dönmüş olan Reyhan, Adem yetişmese Faruk’u vuracaktı. Süreyya’nın korkusundan daha çok korkan Faruk’da ne yapacağını bilemez halde kalakaldı.
En çaresiz olan kısım, annesini polislere verdikten sonra yalnız başına kalıp ağlayan Adem. Orada ki Faruk’a sarılması o kadar basit bir sarılma değildi ki 44 bölümün değişimiydi aslında, Adem orda bir anneyi kaybederken bir kardeş kazanıyordu. Ve asıl güzel olan görüntü ise birazcık kendi eseri olan onları gururlu bir şekilde izleyen Süreyya Boran’dı…
Not: İstanbullu Gelin 45.Bölüm Fragmanı’da yayınlandı. Son zamanların en beğendiğim fragmanı oldu diyebilirim. O kadar huzur dolu bir fragman ki mest oldum. İzlemek için ??
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=2iqgoMC5oWM[/youtube]