İstanbullu Gelin’de Kırık Kalpler Rüzgarı

İstanbullu Gelin’de Kırık Kalpler Rüzgarı

İlk olarak yazıma dizimizde de çalan Karsu- Bırak Beni Böyle şarkısını tavsiye ederek başlıyorum. Mutlaka dinleyin… İstanbullu Gelin‘in bu haftaki bölümüne biraz mutsuzluk hakimdi. Hepimizin hayatında olduğu gibi Boran Konağı sakinlerinin de hayatları hiç düzlüğe çıkamadan sürekli bir kaos içinde geçiyor. Tam ‘hah şu olayı atlattık, şükür’ derken diğer olay çıkıyor. Olaylar bir türlü bitmek bilmiyor anlayacağınız. Yine çok olaylı bir 40.bölümle karşınızdayız efendim. Gelin birlikte şöyle bir özet geçelim…

1-  Boran Konağında Nikah Krizi

 

Bildiğiniz gibi Bade&Murat’ın “Ce eee Biz Evlendik” haberiyle geçen bölümümüz bitmişti. Bu bölümümüzde onun kaosuyla başladı tabi. Tüm Boran Ailesi buna (tabiki) karşı geldi. Kimseyi yanında destekçi bulamayan Murat delirip hıncını Esma’nın Garip ile olan ilişkisinden vurmaya çalıştı. E bir nevi amacına ulaştı gibi de oldu. Ama abilerinin hepsinin çalışarak en aşağıdan buralara gelmelerine dayanamayıp direkt yukardan başlamak isteyen Murat’ın Esma’nın da dediği gibi “40 fırın ekmek yemesi lazım”. Evet Murat çok aşıksın, çok seviyorsun ama çok bencilsin. Sen konağın oğlusun sana göre hava hoş o kızın o konakta neler çekeceğini önünde Süreyya gibi müthiş bir örnek varken neden bu kadar ısrarla “Evlenelim, evlenelim, evlenelim.” Diye tutturdun. Sen okulunu bitirsen bu arada o kız da okulunu kazanıp okusa mezun olduktan sonra da gül gibi evlenseniz olmuyor muydu? Delisin biliyorum ama sen bu gidişle Bade’yi daha çok üzersin. Şimdiden Nurgül Ablasının silmesine neden oldun ve üzdün zaten bakalım ilerleyen bölümlerde daha neler yapıp televizyon karşısında sinir krizi geçirteceksin bize…

 

 

2- Koalisyon Toplandı!

 

Boran Konağında sular durulmuyorken evden uzak kalsa da kaosundan uzak kalamayan İpek, anne evinden Fikret’i delirtmeye devam ediyordu. Aramalara cevap vermiyor, kapıları açmıyor, kızının yüzünü göstermiyor ve Fikret’i resmen zıvanadan çıkartıyordu. Herkese çok üzülüyormuş gibi gösterip kendini acındırıp, annesine ‘Bihter Ziyagil’ kıvamında konuşmalar yapıp, geceleri yalnız kaldığında kocasıyla fotoğraflarına bakıp ağlayan bir insan. Valla yazınca daha da bir garip geldi. İpek gerçekten sen kimsin ve ne istiyorsun ya? Önce sen mi bir karar versen acaba ne yapsan, çünkü ekran başında bizde aptal olduk senin ne yaptığını çözeceğiz diye. Sen bir de gittin Esra’nın deli abisini çağırıp ortalığı daha da bir karıştırmaya çalıştın ama deli meli en azından kardeşiyle konuşmadan kırıp dökmeye başlamadı ( kendi başında kırdığı su bardağı hariç 😀 ). Burcu’yu da yanına çektin he zaten o senin hep yanındaydı ama tamamiyle senin artık hiç kuşkun olmasın. Süreyya’ya karşı da bir güzel doldurdun. Çünkü Süreyya’nın düşmanı baya az sen bir de Burcu’yu ekledin süper oldu. Ama bu üçlüden korkulur ben söyleyelim. Bu koalisyon ilerde Boran Konağının başına daha çok dert açacak.

 

 

3- Süreyya’nın Emir Sınavı

 

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü temalı annesiyle alakalı konuşma yapan Emir’e eminim ki hepimiz üzüldük. Hatta ben bir ara ufaktan ağladım yalan yok. Bir insanın annesini kaybetmesi özellikle o yaşta bir çocuğun bunu yaşaması çok ama çok zor,anlıyoruz. Evet anlıyoruz ama Emircim sen biraz abartmaya mı başladın acaba? Bak seni yeri geldi çok övdüm. Akıllı çocuktur, zeki çocuktur dedim ama annenin ölümünün sebebinin Süreyya olmadığını bir güzel fark edebilirsin bence artık çünkü annen üzüntüden ölmedi. Belki de kafanda bir sebep arıyorsun ve Süreyya önünde çok kolay bir yerde direkt onu suçlayabilirsin. Zaten yeni kardeş fikrini de hiç sevmedin, yüzündeki oynamayan mimiklerden çok net anladık bunu. Üzerine Süreyya’nın canını nasıl yakarım diye düşündün ve çok güzel bir şekilde de kırdın. Söylediğin sözler gerçekten yenilir yutulur cümleler değildi, çok ağırdı. Ama Süreyya meleğim de annesini babasının senin yaşlarında kaybettiğinden senin neler hissettiğini senden daha iyi anlayabiliyor ve süper anlayışlı bir şekilde seninle çok güzel bir konuşma yaptı. O kadar düşünülmüş ve iyi yazılmış bir sahneydi ki. Bayıldımm!

 

4- Yalancı İkinci Bahar

 

 

Ve kalbimi en çok acıtan yere geldik. Ah be minnoşlarım… Neden böyle oldu ya. Tamam biliyorum Esma’yı çocukları zorluyor, kısasa kısas yapıyorlar diye Esma zorlandı biliyorum ama her aşkta biraz savaşmayı gerektirmiyor mu ya? Hele ki siz yıllar sonra birbirinizi ne koşullarda bulmuşken çocukların kendi başlarının dikine giderken ve bu olay sonrasında ne olursa olsun en ufak bir şeyde bunu senin başına kakacakken cidden değer miydi ya Esma?

 

 

Arabaya bindikten sonra nereye gideceğinizi soran şoföre kurduğun cümlede o kadar haklıydın ki. “ Kendi kurduğum hapishaneme…” bunu sen yaptın Esma. Yaşayamadıklarının acısını oğullarının hayatlarından, tercihlerinden çıkarttın. Tabi bir gün gelir de bu benim de başıma gelir diye hiç düşünmedim ama oldu. Garip senin acına dayanamayıp yurtdışına gitmeye karar verdi. Ah be Garibim ya nasıl da “Gitme be kadın…” diye yalvardı ama sana… Yazdığı veda mesajında da içim cız etti. Adam üzüntüsünden kalp krizi (yani büyük ihtimalle) geçirdi daha ne olsun ya. Telefonun şarjı da bitti bu adam nasıl kurtulacak. Gel de merak etme şimdi…

 

5- Boran Konağına Bebek Müjdesi

 

                   

 

Faruk ve Süreyya’nın isteği üç ay boyunca bebek haberini kimseye söylememekti ama Nurgül Ablasının evden ayrılmak istediğini duyan Faruk, hem Nurgül Ablasına kıyamadı hem de kendi içinde yaşadığı sevincini artık birine söyleme hevesiyle söyliyiverdi gitti. Nurgül Abla çok mutlu oldu evet ama bunu duyan Esma Sultan habere sevinirken artık kendisinden bir şeyler saklanmaya başladığını ve dışlanmaya başladığını fark ederek daha da bir üzüldü. Bebek haberini akşamında hemen herkese bildiğini duyurdu ama Süreyya bir sarılsaydı daha bir güzel olurdu sanki. Süreyya kızgınsın ben de senin adına kızgınım Esma Hanım’a ama sen bebeğini kaybettiğinde asıl anneliği o yapmıştı sana unuttun mu? Onun omzunda ağlamıştın. O yüzden inan o da senin kadar çok sevindi, ben eminim. Umarım ilerleyen bölümlerde aranızı düzeltip bu haberi doyasıya kutlarsınız.

 

6- Adem’i Yıkan Gerçek

 

 

İlk olarak Can ile Adem’in oyunundan bahsetmek istiyorum. Yahu sizde ne bitmek bilmez kin varmış arkadaş, maşallah! Kafalar zehir mübarek zehir. Önce kolay lokma Fikret’i kandırıp sonra Faruk’u plana alıp en sonunda Boranların hepsini bozguna uğratmak falan. Ne diyeyim bilemedim valla. Önce Adem kendi başındaki dertlerden bir kurtulsun da sonra bunlarla uğraşmaya başlasın bence. Karısının peşinde bir adam, annesinin hapiste olduğunu bilen bir adam, he bir de ofisine gelip taciz eden bir adam. Ademcim yavaş canım sakin sakin. Bir de üzerine biricik hiçbir zaman borcu bitmeyecek annesinin ona attığı kazığı bir güzel okudu. Yıkım üzerine yıkım. Haftaya bizi uzun bir psikolog seansı bekliyor bence. Bakalım Adem’de nasıl gelişmeler olacak ya da nasıl bir intikam alma planlarına bürünecek hepimiz göreceğiz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın…

Sinem Sarı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir