Dip: İntihar Aslında Bir Yardım Çağrısıdır

Dip: İntihar Aslında Bir Yardım Çağrısıdır

30 Mart 2018’de saatler 21.00’i gösterirken hayatımıza bir dizi girdi: DİP

Yönetmenliğini Uygar Kutlu‘nun yaptığı, puhutv‘nin 3. projesi olan DİP dizisinin kurgusu; Doruk Kaya‘ya, senaryosu ise Başar Başaran ve Emre Özdür‘e ait.

Senaryo özgün, alışıldık değil.

Cümleler özel, sıradan değil.

Karakterler derin, sığ değil.

İlker Kaleli‘yi izlemeyi çok özlediğimden DİP başlayana kadar şafak sayıyordum. 30 Mart cuma günü ise saatler benim için geçmek bilmiyordu. Saat tam 21.00’da oturdum bilgisayarın başına ve kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi büyük bir heyecanla diziyi izlemeye başladım.

İlker Kaleli ekranda göründüğü an rol için çok doğru bir seçim yapıldığını düşündüğüm için Cast Direktörü Ayşe Direkoğlu‘nu kendimce tebrik ettim.

Kaleli’nin yüzü, bakışları ve ses tonu Sahir Kaan için biçilmiş kaftan bana kalırsa.

Dizinin 1.bölümünde Sahir’in ekip arkadaşlarından Aylin’in Sahir için kullandığı bir cümle var: “Sanki böyle hep bir yeri kanıyor gibi bakıyor.” Tam olarak işte böyle.

İlker Kaleli bir röportajında oynadığı karakterler için “Yaptığı şeyi niye yaptığını anlamam ve onu haklı görüyor olmam lazım ki oynarken ve ya herhangi başka zamanda onu yargılamayayım.” diyor ve ekliyor. “Tabi ki öyle yapacak. Zaten yapacak başka hiçbir şeyi yoktu ki gibi görebiliyor olmam lazım.”

Her hayat verdiği karakter için çıkış noktası bu olan oyuncunun zaten kötü bir oyunculuk sergilemesi mümkün değil gibi bana göre. Bu yüzden DİP’de İlker Kaleli’nin oynadığı intihar ara bulucusu Sahir Kaan’ı merakla bekliyordum ve nitekim beni tatmin etti diyebilirim.

İlker Kaleli dışındaki oyuncu seçimleri de başarılıydı. Neslihan Atagül Doğulu, Berrak Tüzünataç, Bülent Emin Yarar, Olgun Toker, Defne Kayalar, Tuğçe Altuğ… 

Ayrıca başarılı olan bir diğer konu, dikkatimi en çok çeken, beğendiğim şey dizideki mekanlar ve müziklerdi. Her bir mekan kendine özgü, özgün, kaliteli ve muhteşemdi.

Gaye Su Akyol’un hazırladığı müzikler çok güzeldi. Ayrıca 1.bölümün girişindeki şarkı seçimi de çok başarılıydı bana göre.

Dikkat! Yazının bu kısmından sonrası spoiler içerir!

Sahir  (İlker Kaleli)

“Evet, böyledir: Aşağı bakan atlamaz. Ölümden sonrasını düşünür, atlamaz. Arayı düzeltmek için bir ders, hayatla ölümü, insanla kaderi, dünyayla kendini barıştırmak için. İntihar edenin eti kemiği kendine fazladır. Acısını alırsın, sıradanlaştırırsın. İnsanın insana benzemeyen bir tarafı yoktur. Yalnız olmadığını anlatırsın. Hayatının farkına varsın diye ona ölümün genzini yakan acı havasını solutursun. Kapıları çalıp kaçan çocukları düşün. Sen de aynı öyle ölümün kapısını çalıp oradan intihar edenle beraber kaçarsın. Sonra yenisi gelir, sonra yenisi… Ve her vazgeçişten geriye sana da yaşamak için bir sebep kalır.”

İstanbul Emniyeti’nde yeni açılan ve deneme süresinde olan bir birimde intihar ara bulucusu olarak çalışıyor. Ekip arkadaşları İsmail ve Aylin. Bir de ekibin başında Şengül var.

Sahir’in ilişkisi; İsmail ve Şengül’le tadımlık, güzel, sıkıcı değil.

“Atlamaz dediğimde atlayan oldu mu hiç?”

Aylin ise bilgisayar başında, intihar etmeye yeltenen insanlar hakkında bilgi topluyor ve bunları Sahir’e aktarıyor. Bir de tamamen şahsi fikrim; sanki biraz Sahir’e gönlü var gibi gibi… Aynı zamanda İsmail’in de Aylin’e gönlü var sanki… Tabi bunlar sadece benim hislerim. İlerleyen bölümlerde nasıl olur, göreceğiz.

 

İsmail
Aylin

Sahir Kaan‘a dönecek olursak… İntihar ara bulucusu olarak çalışırken amacı sadece ekmek parası değil. Çok sevdiği karısı iki sene önce intihar ettiği için Sahir kendini insanların ölmemesine adamış diyebilirim. Karısı Ekin’i kurtaramadığı için ve ölümünden kendini sorumlu tuttuğu için vicdanını rahatlatmak istiyor olabilir.

Ekin‘in hayalini sürekli görüyor. Karısı ona bakıyor, arada gülümsüyor.

Berrak Tüzünataç, Ekin’i o kadar güzel oynuyor ki, şahsen ben hayran kaldım. 1.bölümde hiçbir repliği yok, sadece oynuyor. O duruşu, bakışı, gülümseyişi harikaydı.

İlker Kaleli ve Berrak Tüzünataç‘ın uyumları güzeldi. Onların yan yana olduğu geçmişlerini izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Sahir Kaan ve Savaş Kurtuluş

Savaş Kurtuluş elinde bir silahla futbol sahasının ortasında dururken Sahir yanına geliyor. Savaş intihar etme konusunda ciddi. Ne için hayatını sonlandırmak istediğini öğrenene kadar Sahir konuştukça konuşuyor. Ve bam! Savaş’ın karısı tıpkı Sahir’in karısı gibi intihar etmiş ve Savaş da tıpkı Sahir gibi karısının hayalini görüp duruyor.

“Ya bu kadar da göremezsek? Şimdi, iyi kötü, dokunamasam da konuşmasa da biraz görüyorum onu, biraz da olsa… Ama ölünce, öldükten sonra gittiğimiz yerde ya o yoksa? Bir daha onu hiç görmeden nasıl olacak? Cehennem dedikleri ya oysa?”

Sahir, Savaş’a bunları söyleyerek onun silahı elinden atmasını sağlıyor sağlamasına ama…

Savaş onu yatırdıkları Sınır Psikiyatri Kliniği’nde Sahir’in söylediklerini düşünüyor ve kendini camdan atıyor. Tam da Sahir oradayken… Ve ardında Sahir’e bir not bırakmış.

“Ya gidince hep berabersek?” – Savaş Kurtuluş

Savaş’ın notundan sonra Sahir dağılıyor ve kendini dışarı atıyor. İçtikçe içiyor, kendini kaybediyor. Aylin ve İsmail onu kameralardan ve telefon sinyalinden bulmaya çalışıyorlar. Ama sonuç hüsran.

Sahir bir binanın tepesinde sayıyor; “1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89…” 

Sahir delirmenin ve kendini aşağı bırakmanın kıyısındayken montunun cebinde bir telefon titreşiyor. Sahir telefonu yavaşça çıkarıp baktığında ise ekranda ölen karısının ismi “EKİN” yazıyor.

Sahir şaşkın, Sahir dağılmış, Sahir perişan.

Telefonda söylenen adrese koştuğunda ise karşısına Bilge çıkıyor. Köprüden atlamak üzere olan Bilge.

Sahir o an için Bilge’nin atlayıp atlamamasını umursamıyor. Tek umursadığı; Bilge’nin kim olduğu ve oraya neden çağrıldığı. 

Bilge aslında intihar etmek için o köprüde değil. Peşindekilerden kaçıyor, Sahir’i onlardan sanıyor. Ancak üzerlerine yağmaya başlayan kurşunlardan Sahir’in ona sarılarak ikisini de köprüden aşağı bırakmasıyla kurtuluyorlar.

Bilge (Neslihan Atagül Doğulu)

Bilge eski bir arkadaşı Emre‘den babasının aslında ölmediğini öğreniyor. Ama bunun nasıl mümkün olduğunu ve babasının ölmediyse şu an nerede olduğunu bilmiyor, anlamıyor.

Burak Yamantürk‘ün hayat verdiği Emre, ona bir saat veriyor. Eğer Bilge o algoritmayı çözerse babasının olduğu yeri bulacak. Ancak Emre saati Bilge’ye verdikten hemen sonra saldırıya uğruyorlar.

Bilge saati montunun cebine atarak kaçıyor, kaçıyor ve o yolun sonunda yolu Sahir’le kesişiyor.

Ali Kemal (Bülent Emin Yarar)

Sahir, Ali Kemal‘e “Sana bir şey olsa beni tanıyan yok.” dediğinde aslında ikisi arasındaki ilişkinin boyutlarını anlıyoruz.

Ali Kemal, Sahir’i tanıyor. Sahir’in kayıplarını biliyor. Onu acı çekişine tanık oluyor.

Bir baba, abi figüründe. En azından 1.bölümde öyle diyebilirim. Çünkü 2.bölümde Ali Kemal izleyiciye bir şok yaratmayı başarıyor.

DİP dizisinin ilk bölümü olması gereken yavaşlıkta ve sakinlikteydi bana göre. 1.bölümde dikkatimi dağıtan bir iki hata vardı, yok diyemem. Ama bunlar genele bakıldığında çok göz yoran detaylar değildi.

Dizide her bir karakterin hikayesi merak uyandırdı ben de. Sahir’in psikiyatrist arkadaşı Eda ve başarısız intihar girişimlerinde bulunan Can, annesi hasta İsmail ve babasını kaybetmiş Aylin, Şengül, Ali Kemal… İlerleyen bölümlerde bu merakımı gidereceklerine eminim.

DİP 1.bölüm için yazımı Sahir’in en sevdiğim cümlelerinden biri olan “Acı geçiyor. Acı çekmiş olmak geçmiyor.” ile noktalıyor ve 2.bölüm analizinde görüşmek üzere diyorum.

Dip 1. Sezon 1. Bölümü izlemek için buraya tıklayın.

Zeynep Haskırış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir